Evimiz ufak çaplı bir botanik bahçesini andırdığından mıdır bilmem ama çiçeklerle aram çok iyi sayılmaz. Annenin ailesinde, anneden kızına devredilen çiçek sevgisi bizim evimizin her odasını ve balkonları bazen hareket kabiliyetimizi kısıtlayacak kadar çiçekle dolduruyor. Ki bazılarına çiçek diyebilmek için 3 şahit lazım. Ağaç onlar ağaç.
Önceleri evdeki çiçeklerin benden sonraki en büyük düşmanı sendin. Kaşla göz arasında saksıları eşeleyip toprağını havalandırırdın :) Neyse ki bu huyundan yavaş yavaş vaz geçiyorsun. Annen ve nanni biraz rahatladı.
Bizim belediye de çiçek hastası oldu son bir kaç yıldır. Öyle her çiçek değil ama.Emirgan parkı 4-5 yıldır Lale bahçesine çeviriliyor. Hollanda'da görüp, "vay be bunlar laleyi bizden görmüş, şimdi parayı kamyonla taşıyorlar" şeklinde Türk yaklaşımımıza neden olan laleleri görmek için tüm İstanbul Nisan ayında Emirgan'a akıyor. Cidden potansiyelini çarçur edip, hayran hayran başkasının ağzına bakma konusunda bizim milletimizin üstüne yoktur heralde.
Neyse, hava yaz gibi güzeldi. Keyfimizde öyle. Köprüyü geçene kadar da izci kampına giden öğrenciler gibiydik. Çekmeköy'den Emirgan sapağına 15 dakikada ve fakat Emirgan sapağından parkın girişine 2.5 saatte varınca, neşeli yavru kurttan sinir krizi geçiren oymak başına döndüm. Bedava araba dağıtıyoruz desen bu kadar insanı ancak bir araya toplayabilirsin. Arabayı bırakıp parkta gezinmeye başlayınca manzara, manzarayı izleyen senin hallerin ince ince yumuşattı sinirlerimizi. Çok para harcıyorlar bu lalere ama çok güzel görünüyorlar. Her yerde resim çeken insanlar vardı. Bizde bol bol resim çektik. Bir iki tanesi de aşağıda. Yorulana kadar gezdik. Bir kaç büyük çocuk parkı vardı. Birinde yarım saat kadar oyalandın. Kumlarla oynamaya da bayılıyorsun. Başkalarının oyuncaklarını döve döve almaya da. Agresifim, ezdirmem kendimi :)
Not : Şimdi hatırladım. Sen geçen yıl da laleleri görmeye gitmiştin. Dosbağam benim. Zaman çok hızlı geçiyor ya.
Yorumlar