Seninle ilgilenmek doğduğundan beri en keyif aldığım şeylerden biri. Seninle beraber ben de büyüdüm olgunlaştım bir tanem. Birlikte ekstra zaman geçirebilmek için sürekli fırsatlar yaratmaya çalıştım. Biraz tek çocuk olmanın verdiği yalnızlığı yaşamanı istemememden, biraz bana bir amaç vermiş olmandan ve hepsinden önemlisi birinin hayatına onu mutlu edecek dokunuşlar yapabilmenin verdiği mutluluktan.
Agu guguyla başlayan yolculuğun " Bu benim hayatım. Kararları ben veririm. Ödevimi akşam yapıcam." dediğin bugünlere kadar geldi. Anne-baban olarak göreve ilk başladığımızda hiç bir iş tecrübemiz yoktu. İyi bir şeyler yapmak isteyen iki vasıfsız işçi olarak seninle birlikte biz de öğrendik. Ne mutlu ki böyle gelmiş böyle gider demedik hiç. Bir şekilde büyür demedik. Yapabilecekken senin için en iyisi olduğunu düşündüklerimizi yapmaya çalıştık. İyi birer anne baba olmak için okuduk, araştırdık, hala bu öğrenme süreci devam ediyor. İyi bir şeyler başarabildik mi ? Bilmem. Ama hiç bir şeyden daha iyi bir noktada olduğumuzdan eminim. Biz de seninle birlikte insan ilişkileri hakkında bildiğimiz yanlışları gördük düzeltmeye çalıştık. Daha önce fark etmediğimiz yeni bakış açıları kazandık. Her şeyden önemlisi sabretmeyi öğrendik. Korkmayı, kaygılanmayı, endişelenmeyi de öğrendik. Bir nebze de olsa göğüsledik. Ama öyle bir yolculuk ki bu, ne yaparsan yap, yine de yapabilecek daha iyi bir şeylerin olduğunu biliyorsun. Bazen genetik kodlarından miras yapımız, bazen tavırlarımıza sinsice hükmeden içgüdülerimiz doğru bildiklerimizi istikrarlı bir şekilde yapmamıza engel olsa, yolculuğumuzu sekteye uğratsa da, yine de tekrar yola çıkmayı başardık. Annenin bayıldığım bir lafı var.
Farkındalıklar toleransları arttırır.
Gerçekten öyleymiş. Fark etmeye, hatalarımızdan ders almaya çalıştık. Seninle ilgili senden bağımsız hiç bir gelecek planım yok şahsen. Baba ne yapıyorsun arkadaşlarımın yanında sarılma bana dediğin günler gelene kadar vıcık vıcık sevmek istiyorum seni. Mutlu bir çocuk olmanı istiyorum. Sevildiğinden, bizim için hiç bir şeyle kıyaslanamayacak kadar değerli olduğundan bir an bile şüphe etme istiyorum. Hiç bir şeyi, hiç kimseyi senin kadar sevmediğim için sen de beni öyle sev istiyorum. Kendine güven, her türlü zorlukta dimdik güçlü bir şekilde ayakta kalabilmeyi, yola devam edebilmeyi öğren istiyorum. Memnun ol hayatından istiyorum işte. Bunun için ne yapmam gerektiğini öğrenmeye çalışıyor, yapabildiğim kadarını da yapıyorum. İnsan ne kadar iyi yaptığını düşünse de zaman zaman hatalarını gördüğü, doğru ile yanlışı karıştırıp, yaptıklarının sonuçlarını kestiremediği anlar oluyor. Bunalıyorum. En zoru da yaptığın şeyin sonuçlarını kestirememek. Hayat çok bilinmeyenli bir denklem. Annen kontrol manyaklığımı ve bunun beni üzdüğünü fark ettiğinde "Bunlar klasik anne-baba dertleri. Bu kadar büyütme" diyor. :) Neyse ben böyleyim, böyle de mutluyum. Senin ileride ben böyleyim ve çok mutluyum diyebilmeni sağlayalım istiyorum.
Bu özetlediğim hissiyatlardan anladığın üzere sürekli gelişiminle ilgili her şeyi gözlemlemek istiyorum. Birlikte iken bu kolay. Ama birlikte değilken seninle zaman geçiren insanların (Öğretmenin-anneannen-arkadaşların v.s ) seninle ilgili bir şeyler anlatmaları çok hoşuma gidiyor. Her gönüle ayrı şerbet dağıtma konusunda çok tecrübeli olduğundan onların gözünden seni dinleyip fark etmediğim yönlerini görmek çok keyifli.
Bu konuda geri bildirim yeterliliği en yüksek kurum okul. Yani öğretmenlerin. Geçen sene ana okulu öğretmeninle her fırsatta konuşur seninle ilgili bilgiler alırdım. Bana klişe şeyler söyledikleri zaman sinir olurdum. Seni onların gözünden keşfetmek isterdim ama genellikle söyledikleri her çocuk için anne-babaya söylenen klişe paragraflara benzerdi. Ana okulu biraz daha kapalı sistem bir düzene sahip. Çok içli dışlı da olamıyorsun. İstesem de geçen yıl okul hayatınla ve okuldaki Doruk'la ilgili istediğim kadar bilgi alamamıştım.
Neyse asıl konuya geleyim artık. Bu sene ilk okula başladın. Her şey yolunda giderse şimdiki arkadaşlarınla ve öğretmeninle 4 yıl daha birlikte olacaksın. Daha uzun ve önemli bir maraton yani. Ayrıca temel eğitim çok önemli. Bir de pedagoglar senin okula erken başlaman nedeniyle duygusal anlamda desteğe ihtiyaç duyacağını defalarca tekrar ettiği için seni daha yakından izlemek istiyordum.
Okul açılışında bir tanışma toplantısı düzenlendi. Çocukları, aileleri ve öğretmenleri birbirleri ile tanıştırmak için. Orada nispeten daha tecrübeli annelerden biri bir kağıda tüm ebeveynlerin telefonlarını not aldı. Bir süre sonra o telefonlarla WhatsApp Messenger adında bir uygulama ile iletişim grubu oluşturdular. Sen telefon kullanmaya başlayınca kalır mı bilmem bu uygulama. Neyse tabi gurubu anneler kurdu. Bu iş genelde anne işi gibi görülür. Oradan birbirlerine mesaj yazıyorlardı. Okul yeni açıldığından ve henüz bir çok şey rayına oturmadığından herkesin merak ettiği bir çok konu vardı haliyle. Ben de bu gruba katılmak istiyordum. Annen istersen söyleyeyim seni de eklesinler dediğinde fırsatı kaçırmadım. Bu sayede olan bitenden haberim olacaktı :) Neyseki anneler benim grupta olmamdan rahatsız olmadılar. Normalde her sınıfın veli-öğretmen iletişimine aracılık eden bir sınıf annesi oluyor. Daha büyük çocukları olan arkadaşlardan da buna benzer hikayeler duyuyordum. Sınıf anneleri siz bu işi yapar mısınız Cem Bey dediklerinde de hemen kabul ettim. Süper bir şey gibi görünmese de süper ötesiydi aslında. Sınıf babası olunca bütün öğretmenlerle randevu almadan istediğim zaman iletişim kurabiliyordum. Olan biten her gelişmeden haberim oluyordu. İstediğim zaman okula gelebiliyordum. Sınıf öğretmenin, rehber öğretmenin, ingilizce öğretmenin, okul müdürün hepsi ile liseden arkadaş gibi olduk kısa zamanda. Sınıfın geneli ile ilgili bir sorun hakkında kısa bir görüşmeden sonra bir şekilde konuyu sana getirip seninle ilgili bilgiler alabiliyordum. Seninle ilgili yaşadıklarımızı onlarla paylaşabiliyordum. Süper işte. Artık senin yetiştirmekte annen-ben ve öğretmenlerin ekip gibi çalışabilecektik. Biraz yan etkileri vardı bu işin de tabi. Özellikle 20 tane anne ve onların yerli yersiz dertleri ile şikayet etmeden ve sükuneti koruyarak ilgilenmek kolay bir iş değil. Ama değiyor hepsine.
Zaten her sabah okula seni ben bırakıyorum. Zaman zamanda denk getirebilirsem seni okuldan ben alıyorum. İlk bir ay boyunca sana sınıfına kadar eşlik edebiliyordum. Sonra öğretmeninden veto yedik. Artık seni merdivenlerin orada bırakıyorum. Diğer çocuklar gibi sınıfına kadar kendin gidiyorsun :) Dolayısı ile okulla bu kadar haşır neşir olunca hep istediğim, "Ev dışındaki Doruk" hakkında bilgilere daha kolay ulaşır oldum. Seni arkadaşlarınla, sınıfında gözlemleyebiliyorum. Çok faydalı oluyor. Öğretmeninle her fırsatta senin hakkında görüşebiliyorum. Günlük olaylar, o hafta yaşadığın zorluklar, bir öğretmen gözüyle nasıl bir çocuk olduğun, neleri başardığın, neleri başaramadığın, hangi konuda desteğe ihtiyaç duyduğun, iyi anlaştığın arkadaşların, geçinemediğin arkadaşların, yemek alışkanlığın, kurallarla aran, topluluk içinde tutumun vs. Ansiklopedi doldurur gibi seni daha iyi tanıyabilmek için bilgi topluyorum okuldan. Seni tanıyorum tabi ki. Ama evdeki Doruk ile okuldaki Doruk bambaşka. Arayıp da bulamadığım şeyi sınıf babalığı sayesinde bu yıl yakaladım. Üstüne para isteseler verirdim. Ama şimdilik isteyen olmadı :)
Okul hakkında, yaşadıkların hakkında bir şeyler anlatmayı çok sevmezsin. Senden bilgi almak mümkün değildi şimdiye kadar. Ama okuldaki dünyanı tanıyıp oradaki hayatına ortak olmaya başladığımdan beri sohbet eder olduk. Çok mutluyum bu gelişmeden dolayı. Mesela Deniz Efe'yi neden çektiğini, Yiğit Babaoğlu'nun sana neden vurduğunu, Kuzeyle deponun kapısını açtığınızda Sevgi öğretmene nasıl yakalandığını, niye tenefüs cezası aldığını ve bu haylazlıkların sana 5 dojo puanı kaybına neden olduğunu sen anlatmasan nereden bilecektim. Ama evdeki baba biraz da okuldaki babaya dönünce anlatmakta bir sorun görmemeye başladın sanırım. Akşam yemeklerinde o ne yaptı bu ne yaptı diye seni konuşturmaya bayılıyorum. Defnenin sana silgi hediye etmesini, tenefüste Yiğit'in kantine gittiğini dünyanın en önemli olayı gibi anlatışını dinlemek nefis :) Lise arkadaşlarımın isimlerini hatırlamayan ben senin sınıf arkadaşlarının isimlerini ezbere biliyorum neredeyse.
Dün okulun yakınlarından geçerken sana uğrayayım dedim. Önceki gün bir yemekten geç döndüğüm için seni akşam görememiştim. Ders programın ezberimde olmadığından anneni aradım. Bir sonraki tenefüse 20-25 dakika kalmıştı. Tenefüs saatini bekleyip sınıfa geldim. Niyetim seninle bahçede biraz takılmak, kantinde sana çikolata ısmarlamak sonra işe dönmekti. Bu kantin işi birinci sınıflar için büyük olay bu arada. Siz okul harçlığı almıyorsunuz ve kantine gitmeniz yasak. O yüzden bu tür ayrıcalıklar çok mühimmiş :) Ama işler planladığım gibi gitmedi. Senden önce sınıftan çıkan Artun gördü önce beni. Sonra Defne, Beliz derken çocuklarda sınıf babası gelmiş. Doruğun babası gelmiş diye mırıldanmalar başladı. Yeni sıfatlar eklendi hayatıma. Ben aslında fark ettirmeden seni sınıfta biraz izlemek istiyordum ama pek mümkün olmadı. Neyse koştun geldin yanıma. İlk sorun okuldan erken mi çıkıyoruz baba oldu tabi. Öyle bir durumun olmadığını anlattım. Hadi bahçede gezdir beni biraz babacım dedim. Sonra Defne Yılmaz ben de gelebilir miyim dedi. Kıramadık onu. Tabi Defne'cim sen de gel dedim. Sonra film koptu. Yaklaşık 10-12 çocuk ve ben tenefüste dışarıda geziyorduk. "Beni tanıyor musun ? " sınavı çıktı aniden karşıma. Pelin ile Aral'ın ismini unuttuğum için bana kızdılar biraz. Hem sürekli kavga ettiğin hem de dibinden ayırılmadığın Yiğit Babaoğlu ile tanıştık. Deniz Efe ile tokalaştık. Zaman nasıl geçti anlamadım. Derken kantine gitmeye zaman kalmadan zil çaldı. Çok güzel bir 10 dakikaydı. Sanırım hayalimdeki meslek tenefüs öğretmenliğiymiş. Siz çok masum, sevimli, içten şeylersiniz. Hep bu halinizle kalın isterim ama dünya bu sevimlilik ve masumiyet için fazla acımasız. Eninde sonunda hepiniz farklı karakterlerde yetişkinler olacaksınız. Umarım biz elimizdeki hamuru iyi işleriz. Sen çok özel, anlayışlı, farkındalığı yüksek bir çocuksun. Bundan eminim. Seni en iyi annen-baban tanır ama objektif olamaz belki derdim. Öğretmeninden, çevrendeki insanlardan da hissettiklerime benzer tespitler duymak dünyanın en güzel şeyi.
Öğretmeninin cep telefonunu paylaşması okul yönetimi tarafından yasaklandığı için veliler ve öğretmeninin arasındaki iletişimi de ben sağlıyorum. Gün içerisinde sizin resimlerinizi çekip bana atıyor. İleride çok geniş bir okul fotoğraf albümün olacak. Buraya da öğretmeninin çektiği bir kaç resim eklerim. Ayrıca olan bitenle ilgili bilgi veriyor. Kendimi ve seni güven de hissediyorum böylece.
Bu yüzden sınıf babası oldum dersem çok iddialı olur. Ama sınıf babası olmanın beraberinde getirdiklerinden çok memnunum. Tanışma toplantılarında kısır yapmamı istemedikleri sürecede yapmaya devam edeceğim. Kırmızı çizgim orası :)
Yanında olduğum sürece, olabildiğimiz sürece de sana iyi birer anne-baba, rehber ve arkadaş olmaya çalışacağız yavru kuşum. Seni çok seviyorum.
Neyse asıl konuya geleyim artık. Bu sene ilk okula başladın. Her şey yolunda giderse şimdiki arkadaşlarınla ve öğretmeninle 4 yıl daha birlikte olacaksın. Daha uzun ve önemli bir maraton yani. Ayrıca temel eğitim çok önemli. Bir de pedagoglar senin okula erken başlaman nedeniyle duygusal anlamda desteğe ihtiyaç duyacağını defalarca tekrar ettiği için seni daha yakından izlemek istiyordum.
Okul açılışında bir tanışma toplantısı düzenlendi. Çocukları, aileleri ve öğretmenleri birbirleri ile tanıştırmak için. Orada nispeten daha tecrübeli annelerden biri bir kağıda tüm ebeveynlerin telefonlarını not aldı. Bir süre sonra o telefonlarla WhatsApp Messenger adında bir uygulama ile iletişim grubu oluşturdular. Sen telefon kullanmaya başlayınca kalır mı bilmem bu uygulama. Neyse tabi gurubu anneler kurdu. Bu iş genelde anne işi gibi görülür. Oradan birbirlerine mesaj yazıyorlardı. Okul yeni açıldığından ve henüz bir çok şey rayına oturmadığından herkesin merak ettiği bir çok konu vardı haliyle. Ben de bu gruba katılmak istiyordum. Annen istersen söyleyeyim seni de eklesinler dediğinde fırsatı kaçırmadım. Bu sayede olan bitenden haberim olacaktı :) Neyseki anneler benim grupta olmamdan rahatsız olmadılar. Normalde her sınıfın veli-öğretmen iletişimine aracılık eden bir sınıf annesi oluyor. Daha büyük çocukları olan arkadaşlardan da buna benzer hikayeler duyuyordum. Sınıf anneleri siz bu işi yapar mısınız Cem Bey dediklerinde de hemen kabul ettim. Süper bir şey gibi görünmese de süper ötesiydi aslında. Sınıf babası olunca bütün öğretmenlerle randevu almadan istediğim zaman iletişim kurabiliyordum. Olan biten her gelişmeden haberim oluyordu. İstediğim zaman okula gelebiliyordum. Sınıf öğretmenin, rehber öğretmenin, ingilizce öğretmenin, okul müdürün hepsi ile liseden arkadaş gibi olduk kısa zamanda. Sınıfın geneli ile ilgili bir sorun hakkında kısa bir görüşmeden sonra bir şekilde konuyu sana getirip seninle ilgili bilgiler alabiliyordum. Seninle ilgili yaşadıklarımızı onlarla paylaşabiliyordum. Süper işte. Artık senin yetiştirmekte annen-ben ve öğretmenlerin ekip gibi çalışabilecektik. Biraz yan etkileri vardı bu işin de tabi. Özellikle 20 tane anne ve onların yerli yersiz dertleri ile şikayet etmeden ve sükuneti koruyarak ilgilenmek kolay bir iş değil. Ama değiyor hepsine.
Zaten her sabah okula seni ben bırakıyorum. Zaman zamanda denk getirebilirsem seni okuldan ben alıyorum. İlk bir ay boyunca sana sınıfına kadar eşlik edebiliyordum. Sonra öğretmeninden veto yedik. Artık seni merdivenlerin orada bırakıyorum. Diğer çocuklar gibi sınıfına kadar kendin gidiyorsun :) Dolayısı ile okulla bu kadar haşır neşir olunca hep istediğim, "Ev dışındaki Doruk" hakkında bilgilere daha kolay ulaşır oldum. Seni arkadaşlarınla, sınıfında gözlemleyebiliyorum. Çok faydalı oluyor. Öğretmeninle her fırsatta senin hakkında görüşebiliyorum. Günlük olaylar, o hafta yaşadığın zorluklar, bir öğretmen gözüyle nasıl bir çocuk olduğun, neleri başardığın, neleri başaramadığın, hangi konuda desteğe ihtiyaç duyduğun, iyi anlaştığın arkadaşların, geçinemediğin arkadaşların, yemek alışkanlığın, kurallarla aran, topluluk içinde tutumun vs. Ansiklopedi doldurur gibi seni daha iyi tanıyabilmek için bilgi topluyorum okuldan. Seni tanıyorum tabi ki. Ama evdeki Doruk ile okuldaki Doruk bambaşka. Arayıp da bulamadığım şeyi sınıf babalığı sayesinde bu yıl yakaladım. Üstüne para isteseler verirdim. Ama şimdilik isteyen olmadı :)
Okul hakkında, yaşadıkların hakkında bir şeyler anlatmayı çok sevmezsin. Senden bilgi almak mümkün değildi şimdiye kadar. Ama okuldaki dünyanı tanıyıp oradaki hayatına ortak olmaya başladığımdan beri sohbet eder olduk. Çok mutluyum bu gelişmeden dolayı. Mesela Deniz Efe'yi neden çektiğini, Yiğit Babaoğlu'nun sana neden vurduğunu, Kuzeyle deponun kapısını açtığınızda Sevgi öğretmene nasıl yakalandığını, niye tenefüs cezası aldığını ve bu haylazlıkların sana 5 dojo puanı kaybına neden olduğunu sen anlatmasan nereden bilecektim. Ama evdeki baba biraz da okuldaki babaya dönünce anlatmakta bir sorun görmemeye başladın sanırım. Akşam yemeklerinde o ne yaptı bu ne yaptı diye seni konuşturmaya bayılıyorum. Defnenin sana silgi hediye etmesini, tenefüste Yiğit'in kantine gittiğini dünyanın en önemli olayı gibi anlatışını dinlemek nefis :) Lise arkadaşlarımın isimlerini hatırlamayan ben senin sınıf arkadaşlarının isimlerini ezbere biliyorum neredeyse.
Dün okulun yakınlarından geçerken sana uğrayayım dedim. Önceki gün bir yemekten geç döndüğüm için seni akşam görememiştim. Ders programın ezberimde olmadığından anneni aradım. Bir sonraki tenefüse 20-25 dakika kalmıştı. Tenefüs saatini bekleyip sınıfa geldim. Niyetim seninle bahçede biraz takılmak, kantinde sana çikolata ısmarlamak sonra işe dönmekti. Bu kantin işi birinci sınıflar için büyük olay bu arada. Siz okul harçlığı almıyorsunuz ve kantine gitmeniz yasak. O yüzden bu tür ayrıcalıklar çok mühimmiş :) Ama işler planladığım gibi gitmedi. Senden önce sınıftan çıkan Artun gördü önce beni. Sonra Defne, Beliz derken çocuklarda sınıf babası gelmiş. Doruğun babası gelmiş diye mırıldanmalar başladı. Yeni sıfatlar eklendi hayatıma. Ben aslında fark ettirmeden seni sınıfta biraz izlemek istiyordum ama pek mümkün olmadı. Neyse koştun geldin yanıma. İlk sorun okuldan erken mi çıkıyoruz baba oldu tabi. Öyle bir durumun olmadığını anlattım. Hadi bahçede gezdir beni biraz babacım dedim. Sonra Defne Yılmaz ben de gelebilir miyim dedi. Kıramadık onu. Tabi Defne'cim sen de gel dedim. Sonra film koptu. Yaklaşık 10-12 çocuk ve ben tenefüste dışarıda geziyorduk. "Beni tanıyor musun ? " sınavı çıktı aniden karşıma. Pelin ile Aral'ın ismini unuttuğum için bana kızdılar biraz. Hem sürekli kavga ettiğin hem de dibinden ayırılmadığın Yiğit Babaoğlu ile tanıştık. Deniz Efe ile tokalaştık. Zaman nasıl geçti anlamadım. Derken kantine gitmeye zaman kalmadan zil çaldı. Çok güzel bir 10 dakikaydı. Sanırım hayalimdeki meslek tenefüs öğretmenliğiymiş. Siz çok masum, sevimli, içten şeylersiniz. Hep bu halinizle kalın isterim ama dünya bu sevimlilik ve masumiyet için fazla acımasız. Eninde sonunda hepiniz farklı karakterlerde yetişkinler olacaksınız. Umarım biz elimizdeki hamuru iyi işleriz. Sen çok özel, anlayışlı, farkındalığı yüksek bir çocuksun. Bundan eminim. Seni en iyi annen-baban tanır ama objektif olamaz belki derdim. Öğretmeninden, çevrendeki insanlardan da hissettiklerime benzer tespitler duymak dünyanın en güzel şeyi.
Öğretmeninin cep telefonunu paylaşması okul yönetimi tarafından yasaklandığı için veliler ve öğretmeninin arasındaki iletişimi de ben sağlıyorum. Gün içerisinde sizin resimlerinizi çekip bana atıyor. İleride çok geniş bir okul fotoğraf albümün olacak. Buraya da öğretmeninin çektiği bir kaç resim eklerim. Ayrıca olan bitenle ilgili bilgi veriyor. Kendimi ve seni güven de hissediyorum böylece.
Bu yüzden sınıf babası oldum dersem çok iddialı olur. Ama sınıf babası olmanın beraberinde getirdiklerinden çok memnunum. Tanışma toplantılarında kısır yapmamı istemedikleri sürecede yapmaya devam edeceğim. Kırmızı çizgim orası :)
Yanında olduğum sürece, olabildiğimiz sürece de sana iyi birer anne-baba, rehber ve arkadaş olmaya çalışacağız yavru kuşum. Seni çok seviyorum.
Yorumlar