Aslında basket kampından sonra yaptığımız tatili yazacaktım. Kronolojik sırası böyle olmalıydı yazının. Vakit olmadı. Aradan geçen zamanda başka bir sürü şey oldu. Askerler darbe yapmaya çalıştı. Şimdi de ülke genelinde olağan üstü hal uygulaması var. Türkiye berbat bir yer oldu. Tatili yazmak hiç ama hiç içimden gelmiyor. Ayrıca moralim bozuk. 10 Temmuz'da anneannenle Bulgaristan'a gitmen için seni Tekirdağ'a bıraktığımızdan bu yana 12 gün geçti. Geçen cumartesi anneni de almak için Tekirdağ'a dönüp tekrar Bulgaristan'a geçtiğiniz. O gün görüşebildik. Gelecek pazara kadar da dönmeyeceksin.
Bu aralar alışık olmadığım kadar uzak kaldım senden. Hallederim diye düşünüyordum. Başlarda soru yoktu. Annen yanımdaydı. Özlemle başa çıkabiliyordum. Ama son günlerde çok mutsuzum. Çok özledim seni. İş yerinde zaman geçmiyor. Hiç keyif almıyorum yaptığım işten. Akşam eve geldiğimde zaman geçirmek için film izledim bazen. Bazen de kitap okumayı denedim. Günlük hayatın koşturmacasında düşünmeyi unutuyorum bazen. Böyle kendi başıma kaldığım zamanlarda, olan bitenin üzerindeki sis perdesini bir anda kalkıyor sanki. Dingin bir kafayla düşünmek iyi.
Bulgaristan'da geçirdiğin günlerden annen ve anneannenin gönderdiği bir iki resmi ekliyorum aşağıya. Hikayesini başka bir zaman yazarım.
Dediğin gibi babacım " Hayat zor iş baba, hayat zor iş..."
Yorumlar