Ana içeriğe atla

Kamp


Bu hikaye geçen Ekim ayında başladı. Havalar soğuduğu için futbola alternatif bir spor aktivitesi arayıp, sonunda eve yakın bir basket okulu bulmuştuk. O günden beri neredeyse 8 aydır her hafta sonumuz saat 15:00-17:00 arası Sezin Okulu'nun spor salonunda geçti. Bir iki kez şehir dışına çıkıp kursu ektik, bir iki kez de bayram seyran tatili yüzünden kurs olmadı. Bunlar dışında her zaman severek ve isteyerek gittin basketbol okuluna. 

Öyle ki basket aşkın kurstan sonra bile dinmez, çıkışta açık alandaki potalarda, eve geldikten sonra da sitenin sahasında oynamaya devam etmek isterdin. Çoğunlukla ya zaman ya da enerji yetmezliğinden sana eşlik edemediğim için bu konuda bana biraz kırgın olmanı anlayabilirim. Ama 5-10 dakikalık mini maçlara hiç itiraz etmedim. 

Birilerinin seni izlemeye gelmesinden ayrı mutlu oluyordun. Bir kaç kez anneannen, bir iki kez de kankin Yalın seni izlemeye geldi. Yalın seni izlemeye gelsin diye annesinden bile sen izin istiyordun. 

Cumartesi günleri antrenman, pazar günleri maç gününüz. Pazarları daha çok seviyorsun haliyle. Maçın en heyecanlı yeri Atalay koçun 10 dan geriye sayışı. Maç bitmeden o topu mutlaka alıp son saniye basketi yapmalısın. O son saniye şutu girerse havandan geçilmiyor, kaçarsa ya da sana topu vermezlerse vay haline onların ve bizim. Ağlayıp herkese kızıyorsun. Yok pas atmadılar, yok şut çekerken seni ittiler. Bu hırsın ve kazanma arzun koçlarından dikkatini çektiği için sana takılıyorlardı arada. 

Ben baskete bu kadar kaptıracağını beklemiyordum. İlk aşkın futboldan bile öne geçti şu anda. Piyano konserinden sonra sorduklarında da gelecekteki mesleğini basketbolculuk olarak açıkladın. Ben de üniversitedeyken çok basket oynardım. Gayet memnunum bu tercihinden. Biran önce uza da kapışalım istiyorum :) Yaşıtlarına göre boyluca bir çocuk sayılmazsın. Basketbol boyunu hızlıca uzatırsa disneyland için fazla beklemene gerek kalmaz hem :)

Koçlar sadece basketbol oynamayı öğretmiyorlar. Kendi işini kendin görmen konusunda da çok titizler. İlk başlarda kıyafetlerini ve ayakkabılarını ben giydirirdim. Sonlara doğru artık kendi işini kendin görür oldun. Hala üye kartını ve matarayı unuttuğun oluyor ama. Salonun bir tribünü var. Sen antrenmanda iken ben de diğer veliler gibi oturup sizi izliyorum. Gururla söyleyebilirim ki grubun en atletik ve iyi oyuncusu sen oldun kısa zamanda. Ama en büyük zaafın uzaktan şutlar. Hem maçlarda hem de şut antrenmanlarında çok uzaktan basket atmanın çok iyi basketbol oyuncusu olmanın ilk şartı olduğunu düşünüyorsun. Atıyorsun da. Ama 20'de 1 falan :) Kendinden geçiyorsun öyle olunca. Ama bu uzaktan şut sevdan yüzünden çok da maç kaybettiniz. Vazgeçiremedik bu sevdandan. Bir de basketbol takım halinde oynanan bir oyun. Ama sen tek kişilik bir takım gibi oynuyorsun. Son aya girene kadar pas verdiğini görmemiştim. Fırçayı yedikçe koçlardan pas vermeye başladın biraz.

Bebekliğinden beri çok terlersin. Grupta da antrenman bitince senden fazla terleyen olmuyor. Öyle ki artık yanımızda saç kurutma makinası taşıyorum. Saçların duştan yeni çıkmış gibi oluyor çünkü. İşimiz bitip salondan ayrılırken de abur cubur otamatı klasik uğrak yerlerimizden. Mutlaka bozuk para bulunduruyoruz yanımızda. Bir ice tea bir de çikolata almazsan için rahat etmiyor. Bazen yanımda bozuk olmayınca senden fırça yediğimde oluyor. Biliyorsun işte bunu niye para almıyorsun yanına diye.

Geçen yaz bütün tatili evde kös kös oturarak geçirme diye sana yaz okulu araştırmıştım. Hani sabah gidip akşam gelmeli, bir sürü spor ve eğlence aktivitesi barındıran yaz okullarından. Bu kadar çok çalışan anne babanın olduğu bir şehirde yaz için bir çok yaz okulu türedi. Biz de geçen yaz Mayadrom yaz okulunu düşünüyorduk ki sen köprücük kemiğini kırınca planlar suya düştü. Bu yaz için bir şey planlamaya fırsat olmadan basket okulunun yaz okulunu duydum. İbrahim Kutluay akademi 15 yıldır güneyde yaz basket kampları düzenliyormuş. Fikir çok hoştu ama sen daha 7 yaşındaydın. O yüzden temkinli yaklaştık önce. 5-6 gün bizden ayrı Bodrum'a kampa gönderebilir miydik seni? İlk soru buydu. Sonra aileler de gelip aynı otelde kalabiliyorlar dediklerinde tamam dedim. Bunu yapabiliriz. 

Akşam seninle paylaştım konuyu. İlk başta temkinli yaklaştın. Biraz soru sorup anlamaya çalıştın ne olduğunu. Sonra fikre yavaş yavaş ısındın ve kampa mutlaka gidilecek kıvamına geldik zamanla. Haziran ayının sonunda basketbol okulunuzun mezuniyet ve madalya töreninin ardından yaz kampları başlayacaktı.

Son hafta mezuniyet töreni oldu. Mayıs ayı boyunca MayFest dedikleri yarışmalar maratonunda kazanan takımları açıkladılar. Senin takımın Clevland Cavaliers'ti. Siz MAyFast'te birinci olamadınız belki ama sizin takım bu sene NBA şampiyonu oldu babacım. İlerde açıp bu sezonun maçlarını izlersin :) Madalya ve başarı belgelerinizle birlikte toplu resimler çekildi. Bir güzel şey daha bitmişti. Başka bir güzelliğin başlangıcı olması dileğiyle.

Bu arada anneler gününde de anne oğul yarışmaları oldu. Annenle sen fena bir performans göstermediniz. Çalışırsanız olacak :) Babalar günü kurs bittikten sonra olduğundan biz birlikte yarışamadık ama :)

Yaz Kampı için kayıtlar başlamıştı artık. İlk planladığım Junior Camp dedikleri 20-25 haziran arasıydı. Ancak biz düşünürken bu tarihlerin kontenjanı doldu. Sonrasında Skill Camp dedikleri 25-30 Haziran döneminde yer bulabildik kendimize. Senin grubundan Deniz'de o tarihlerde gelecekti. Yalnız kalmayacağın için sevinmiştim. Ama sen her hangi bir ortamda 2-3 dakika içerisinde birine yanaşıp "Benim adım Doruk. Arkadaş olalım mı? " dediğin için yalnızlık çekeceğini de düşünmedim. 

Bu süreçte bir yandan acaba yalnız gitse daha iyi olur mu diye de düşünmeye başladık. Yanında olmamız seni ve bizi rahatlatırdı tabi. Ama bu kamp işinin doğasına aykırıydı. Kendi başına bir şeyleri başarmana izin vermek sana alan bırakmak gerek diye düşündük. Organizasyonu yapan kurum da yeterince profesyoneldi. Güvenebilirdik. Zor da olsa karar verdik. Biz gelmiyoruz dedik :)

Sonuçta koçlar da çok rahat etmiyorsanız gelin tabi ama gelmezseniz daha iyi olur diyorlardı. Ayrıca gelsek bile kamp süresince çok görüşmemize izin de yoktu. Sağlıkla ilgili bir sorun olmadıktan sonra geri kalan her şeyin üstesinden gelebileceğine dair inancım tam sana. Biraz uyku işinden endişeliyim. Gece yalnız uyumuyorsun epeydir. Korktuğunu söylüyorsun. Hatta su içmeye mutfağa bile gitmez oldun. Dün gel beraber gidelim korkuyorum dedin bana. Bu konuyu nasıl halledeceksin kampta babacığım dediğimde, yalnız uyumayacağım 3 kişilik odalarda kalacağız diyorsun. Bir diğer endişe verici durum ise öz bakım işleri. Evde hep arkanı toplayan senin yerine senin işlerini yapan saçma sapan bir ebeveynlik yaptığımız için bu sorumlulukları kazandırmada çok başarılı olamadık. Şimdi kampta bir toplulukla birlikte belli bir zaman çizelgesine uymak zorundasın. Umarım adapte olursun. Zaten bunun için kampa gönderiyoruz seni. Ama annene söylediğimi buraya da yazayım; " Suzan o iş başa düşünce her şeyi yapar. Hem de bizim yaptığımızdan daha iyi merak etme"

Kamp Bodrum'da Blue White Otel diye bir yerde olacak. Turgutreis'teymiş. Bu akşam otobüslerle gideceksiniz. Dün gece birlikte çanta hazırladık sana. Sürekli eşyalarını kaybettiğin için annen tişört ayakkabı şort gibi şeyleri dandiklerden seçti. Kaybedince üzülme diye. Ayrıca ipad vs'de olmayacak. Zaten vaktiniz de olmayacak gibi görünüyor. Program çok dolu. Tatil olduğundan beri 11 den önce uyanmıyorsun. Kampta sabah sekizde kalk borusu çalacakmış. Hadi uyandın bir şekilde diyelim. Asıl sıkıntı 08:30'da yüzünü yıkayıp, giyinip kahvaltı için hazır olmada. Benim tanıdığım Doruk bu süreci 2 saatte falan tamamlar. :) İş başa düştü paşam. Orada da yataktan tek göz açık işaret parmağı havada 1 dakika daha diye ağlanırsın koçlara artık :)

Yemekler açık büfe. Kısıtlama yokmuş. Makarnaya şokellaya doyarsın artık. Otel yönetimini arayıp tüm peynir ve yoğurt türlerini kaldırın oğlum geliyor demek isterdim ama mümkün değil babacım. Her ne kadar sen kokusuna tahammül edemiyorsan da çocuk gelişimi için en önemli gıdalar onlar. Koça söylersin artık masadan peyniri kaldırın yoksa gelmem diye :)

Kampta ayrıca müze gezisi, aquapark gezisi v.s olacakmış. Büşra koç iletişim için bize yardımcı olacak. Sen bizi, biz seni aramak istediğimizde ondan yardım alacağız. Bol bol resim çek diyeceğim ona. Daha sonra kamp için ayrı bir yazı eklerim buraya.

Otobüs saati yaklaştıkça gayet doğal ilerleyen bu süreç sıkıntılı olmaya başladı benim için. Hiç böyle ayrı kalmamıştık seninle. Hafta sonu annenle Tekirdağ'a gittiğinde yada ben seyahatte olduğumda biliyordum ki annen yanında. Ama şimdi bizden uzakta 5 gün geçireceksin. Yaklaştıkça ürkütüyor. Kazasız belasız üstesinden geliriz inşallah babacım.

Sizin kamp Perşembe günü bitiyor. Ben de izin aldım işten. Çarşamba günü buradan arabayla çıkıp sizin kaldığınız otele geleceğim. Diğer arkadaşların otobüsle İstanbul'a dönerken biz seninle tatil için start vereceğiz. Annen işleri yüzünden hemen bize katılamayacak o 1-2 gün sonra gelecek. Biz de bu arada bol bol kaydıraklara takılırız. Bodrumda Vogue Otel'e yer ayırttım. Kamptan çıkıp eğlenceye akalım diye. 

25 Gün Sonra....
O gün işten eve geldiğimde hepimiz heyecanlıydık. Şaka maka bu akşam yanında biz olmadan tatile gidiyordun. Saat 22:30 da Yeditepe Üniversitesi'nin Kayışdağı kampüsü önünden kalkacaktı otobüsler. Bavulunu hazırladık beraber. Kaybetme diye annen sapına mavi bir kurdele bağladı. Saat dokuz gibi arabaya atlayıp kalkış noktasına gittik. Yol açıktı. Erkence sayılabilecek bir vakitte otobüslerin olduğu yere vardık. İki otobüs vardı. Hemen kayıt işlemlerimizi yaptırıp otobüste yer kapalım dedik. Hangi otobüste olduğumuzu söylemişlerdi ama yanlış anlamışız. Arkadaki otobüse gidip kendimize yer beğendik :) Sonra uyardılar Doruk öndeki otobüste diye. Senin kurs saatinden sadece Deniz kampa geliyordu. Ben de yol boyunca onunla yan yana oturursunuz diye ummuştum. Ama öğrendik ki Deniz ailesi ile gidiyormuş Bodrum'a. Sonra bizim siteden Tuna diye bir çocuğu gördüm. Babası ve annesiyle de tanışıyoruz. Sık olmasa da sen de Tuna'ya görüşüyordun. Neyse ki yanlız kalmayacak yolda tosunum diye sevindim. Ama Tuna da kendi arkadaşlarıyla sözleşmiş yolculuk için. Otobüsler tıka basa dolu değildi. Keyfimize göre bir yer seçtik. Otobüslerin kalkmasına daha yarım saat vardı. Sohbet edip seni gevşetmeye cesaretlendirmeye çalıştık. Çünkü kamp dediğimde gözleri parlayan hevesli ve heyecanlı Doruk gitmiş yerine sessiz, donuk gözlerle etrafı izleyen ve dokunsam ağlayacak bir Doruk gelmişti. Bu işi çok güçlü karşıladığını sanmıştım. Yanılmışım. Belki de, seni tedirgin eden bu ayrılığın, bu kadar yakında olması seni etkilemeye başlamıştı. Ben de zor duruyorum ağlamamak için ama belli etmemeye çalışıyorum. Bir de seni öyle görünce daha kötü oldum. Bir ara başlarım kampına şimdi göndermeyeyim Doruk'u diye içinden geçirmedim de değil. Sana da sordum. Eğer istemiyorsan hemen valizimizi alıp eve dönebiliriz oğlum. Gitmek zorunda değilsin dedim. "Gitmek istiyorum baba" dedin. Peki neden bu kadar üzgünsün dediğimde ise "Sizi çok özleyeceğim diye " dedin. Sen bir de bize sor be oğlum.  

Zor bir şey evladından böyle güzel bir bahane ile bile olsa ayrılmak. Sıkıntılı bir yarım saat geçirdik. Sonra koçların uyarısı ile anne babalar teker teker otobüslerden indi. Son hazırlıklar yapılırken Büşra Koç'un yanına gittim. Doruk beklemediğim kadar duygusallaştı. Bu yolculuk ve ayrılık biraz etkileyecek sanırım onu. Yolculuk boyunca onu yalnız bırakma lütfen dedim. Ama içim de hiç rahat değildi. 

Otobüsler hareket etmeye başladığında kaldırım kenarında sana el salladık. Ve hemen ardından arabaya binip otobüsü takip ettik. Sen Ankara, biz Çekmeköy istikametine döndüğümüzde aileden ayrı ilk yolculuğun başlamış oldu. 

Bize tatil boyunca size ulaşmak için verdikleri telefonları kaydedip onlara mesaj attım. Yolculukla ilgili bilgi vermelerini istedim. Büşra'dan geç de olsa yanıt geldi. Yola çıktıktan sonra o melankolik ruh halinden kurtulmuş ve ortama adapte olmuşsun. Her şey yolunda, keyfin yerindeymiş. İçim ferahlamıştı.

Sen evde yokken hissettiğim en belirgin his boşluktu babacım. O kadar alışmışım ki varlığına, o kadar merkezi olmuşsun ki hayatımın sensiz ilk akşamda annenle birbirimize boş bakışlar atıp ne yapalım dediğimizi hatırlıyorum. Seninle bir şeyler yapmaya o kadar alışmışız ki, sensizken ne yapacağımızı bilemedik. Ne bileyim belki iki yetişkin olarak çocuk olmadan geçirdiğimiz vakitten de keyif alabilmek sağlıklı olan, ama pek başarılı olamadık sanırım. Bir kez sinemaya gittik. Dışarıda yemek yedik. O kadar.

Sen kampa gittikten sonra ilk konuşmamızı ertesi gün yaptık. Sabah kahvaltıda çalan telefonun ucunda sesini duyduğumda çok mutlu oldum. Daha önce yazdım mı bilmiyorum. Telefonda konuşma konusunda felaketsin :) Bu yüzden hiç bir telefon konuşmamız çok uzun sürmüyor. Neyse senini duyduk, iyi ve keyifli olduğunu öğrendik yeter. Her öğle ve sabah kahvaltısında konuştuk neredeyse. Ben her fırsatta resim çekerim. Onlar benim için anı defteri gibi. Şimdi yanında yokuz diye bu işi Büşra koçtan rica ettim. Dedim ki lütfen Doruk'un her fırsatta resmini çek müsait olduğunda da bana gönder. 5 günlük kampta 6 tane resim gönderdi :) Günün nasıl geçiyor neler yapıyorsun pek öğrenemedik aslında. Ama gelen bir kaç resimde bile her şeyin olduğu anlaşılıyordu. Yeter de artardı şimdilik. Daha sonra IKBa'nın facebook sayfasında yayınlandı resimler. Oradan aldığım resimlerin birkaçını ekledim aşağıya. 

Artık günleri yavaş yavaş tüketmeye başlamıştık. Ben ve annen de evde valizleri düzenleyip tatil hazırlıklarına başlamıştık. 
 
 
 









Ben Çarşamba günü biraz erken kaçıp Bodrum'a doğru yola çıktım. Amacım sen uyumadan kampa varıp sana sürpriz yapmaktı. Perşembe günü de kamptan çıkış vardı zaten. Bütün eşyaları atıp arabaya Bodrum'a yola koyuldum. Ben de ilk defa tek başıma uzun bir yolculuğa çıkıyordum aslında. Neyseki çok uzun olmadı. Yalova'da otostop çeken biri Fransız diğeri İtalyan iki genci arabaya alıp İzmir'e kadar onlarla geldim. İkisi de yirmili yaşlarda, ailelerinden ayrı ve kısıtlı imkanlarla Hindistan'ı dolaşan iki gezgin gençti. Ben seni koçlar gözetiminde Bodrum'a güvenli bir kampa gönderirken akla karayı seçerken onların anne ve babaları yerinde olmayı düşünemiyordum bile. Sırt çantasıyla dünyayı gezeceğim baba diye gelsen bir gün tamam beraber gidelim diyebilirim şimdiden söyleyeyim.

Akşam beklediğimden 1 saat kadar geç olmasına rağmen sen uyumadan kampa yetiştim. O gün daha erken gelseydim de seni göremeyecekmişim zaten. Koçlar o sabah aquapark ve tekne gezisi arasında oylama yapmış ve 1 kişi dışında hepiniz Aquaparkı seçmişsiniz. Ben gelmeden 1-2 saat önce dönmüşsünüz otele. Kaldığınız otel bu tür spor kampları için düzenlenmiş bir yere benziyordu. Gece 9 olmasına rağmen tüm basket kortları ve kapalı salonu ışıl ışıl ve sporcularla doluydu. İlk bakışta o kalabalığın içinde seni seçemedim. Sonra koçlardan birini görüp nerede olduğunu sordum. Ortadaki spor sahasında çeşitli oyunlar oynayan grubu gösterdi bana. Küçük adımlarla dikkat çekmeden telin kenarından elimde ipad ile hem o kalabalığın videosunu çekmeye hem de seni bulmaya çalıştım. Çok geçmeden de gördüm. Çok özlemişim seni. Üzerinde kirden rengi değişmiş mavi tişörtünle benim Doruk'um olduğun uzaktan bile belliydi. Sen beni fark edene kadar seni izleyip, videoya çektim. Sonra göz göze geldik. Bakışmak yetti zaten söylemek istediklerimizi duyurmaya. İyi ki varsın çocuk. Çok seviyorum seni.  

Ortama anne babaların müdahalesine izin vermediklerinden işiniz bitene kadar bekledim kenarda seni izledim. Oyunlar bittiğinde öpüşüp koklaştık. Bana oteli gezdirdin, yaptıklarınızı anlattın. Odana gittik beraber. Hücre evi gibiydi odanız. Normalde Deniz sen ve üçüncü bir çocukla paylaşman gerekiyordu odayı. Ama Deniz ağlayıp annesi ile kalmak istemiş ve üçüncü çocuk da gelmemiş. Bu yüzden sen tek kalmışsın. Ben de belki o akşam seninle aynı odada kalırım diye heveslendim. Ama koçlar izin vermedi. Ayrıca sen tek kaldığını zannediyorsun ama oda arkadaşın Büşra Koç'muş. Sen uyuduktan sonra gelip sabah senden erken kalktığı için sen tüm kamp odada yalnız kaldığını sanmışsın. Ama evimizde bile tek başına uyuyamadığını düşününce büyük bir iş başardığını söylemem lazım babacım. Bakalım evde geçireceğin ilk gecede tek başına uyuyabilecek misin ? Yoksa kaldığımız yerden devam mı edeceğiz ? :)



Odan savaştan çıkmış gibiydi. Çantan fecaat, yataklar leş gibi darmadağın. Ama sana göre her şey kontrol altındaydı. Hatta düzenli bile sayılırdı. Ama kampın en temiz odası ödülünü alamayacağınızı ben odaya girer girmez anladım. Oda turu bitince basket oynayalım baba dedin. Koçlardan yarım saat izin koparabilmiştik. Sonra uyumanız gerekiyormuş. O arada 5-10 dakika basket oynadık beraber. Enerjine hayran oldum babacım. Bütün gün beş dakika durmadan koşturmana rağmen gece saat 10'a gelmek üzereyken bile basket oynamak isteyebiliyordun. Süremiz bitmek üzereyken odana döndük. Uyku saati için koçlar gelip beni kovana kadar takılırız diye düşünmüştüm. Ama beni kovan sen oldun. Artık uyumam lazım baba dedikten sonra dönüp yattın :) Bir öpücük kondurup yanağına odadan ayrıldım ben de. O gece Turgutreis merkezde bir pansiyon bulup uyudum ben de. Ertesi gün saat 10 gibi madalya töreni olacak sonra da kamp bitecekti. Sabah dokuzda otele geldim. Sen de kahvaltını bitirmiş odanı topluyordun :) Herkes valiz toplamaya başlayınca biz de toplayalım dedik. Senin valiz toplaman dillere destan. Ne bulduysan tıktın içine. Toplanma bölgesine doğru gidiyorduk ki Mustafa Koç durdurdu. Valizi düzgün topladı mı diye kontrol edip olmamış bir daha toplayalım diye seni alıp odana götürdü. Sonra madalya törenine kadar arkadaşlarınla birlikte toplanma alınında durdunuz. Biz velilerde sahildeki barda oturup sizi izledik.  

Saat 11 de kapalı salonda madalya töreni yapıldı. Aksel Koç, Mustafa Koç, Atalay Koç ve Büşra Koç Bodrumday'dı. Sadece Enes Koç'u göremedim. O gelmemişti sanırım. Her grubun en temiz odası ödüllerini dağıttılar. Sen bu ödülde bir daha ki sene şansını deneyeceksin artık :) Madalyalarınızı ve kupanızı aldınız. Bol bol hatıra resimleri çekildi. Çok keyifli bir şeyin parçası oldun. İlk başlarda beni çok zorlamış olsa da iyi ki göndermişim seni bu kampa dedim. Yaşından beklenenden büyük bir işi başardın. Kampta o dönemde 60'tan fazla öğrenci vardı ve en küçükleri sen ve Deniz'di. Bu işi başardığın için seninle gurur duydum aslanım benim. Seninle her zaman gurur duyuyorum. Sen benim biricik aslan parçam, hayatımın anlamısın.










Kampta seni aile özlemi kadar ipad özlemi de yıpratmış olmalı ki arabaya biner binmez ipadi aldın eline ve yine dünya ile ilişiğin kesildi. Hemen anneni ardık, onunla da görüşüp kamptan sonra çıkacağımız yaz tatilimizin ilk durağı olan Bodrum'a doğru yola koyulduk. Bunu da ayrı bir yazıya saklayayım. Bu çok uzun olacak yoksa.   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...