9 ayını doldurmak üzeresin babacım. Görünüşünle birlikte huyun suyun da her geçen gün değişiyor. Artık yavaş yavaş birey oluyorsun. Seninle uğraşmak da her geçen gün daha zorlaşıyor. Zor olduğu kadar da zevkli. Şimdiki halinle ilgili bazı küçük detayları yazmak istedim ;
Alt değiştirme zamanlarımız eskiden eğlenceydi, şimdi savaş haline geldi diyebiliriz. Alt değiştirme mekanımıza girerken gülücükler atıp keyifleniyorsun. Ama tekrar bezini bağlama ve giyinmeye gelince sıra huysuzluğun sonu yok. 5 saniye hiçbirşey yapmadan aynı yerde durmadığın için kan ter içinde altını değiştirebiliyoruz. Aynı şey elbise giyip çıkarma işleminde de geçerli. Çıplak kalmayı seviyorsun sanırım. Bir de eskiden altını değiştirdikten sonra daha bezini bağlayamadan çişini yapardın sağa sola. Artık daha seyrek başımıza geliyor. Biz mi akıllandık sen mi bilmiyorum.
Banyo yapmaya, hala bayılıyorsun. Havalar eskisi gibi olmadığı için banyo yapma sıklığımız azaldı ama banyoda kalma süremizi uzatıyoruz senin için. Küvetin içinde gönlünce oynuyorsun. Bu akşam biraz köpüklü su yuttun ördeği ısırmak isterken. Pek bi keyfin kaçtı :)
Yemek yeme alışkanlığın çok iyi nazar değmesin. Annen, uyuduğun zamanlar dışında sürekli sana birşeyler yedirmek istiyor. Aç kalman konusunda bir fobi geliştirmiş. Göbeğin babanın bira göbeğine benzemiş olması bile anneni tatmin etmiyor. Habire yiyorsun minik pandam. Bu yüzden o kadar kaka yapıyorsun ki şaşıp kalıyoruz. Dün sanırım 8 yada 9 kez altını değiştirdik. Ek gıdalara geçtiğimizden beri kaka yaptığını komşu şehirlerden bile anlayabiliyoruz :)
Uyku düzenin doğduğundan beri aynı. Çok şanslı bir anne-baba olduğumuzu kabul ediyorum. Akşamları 8-9 gibi esneme, gözleri ovuşturma, kolları emme ile başlayan işaretler, yatağında bir biberon mama ve biraz pşşş pşşş ile uykuya dönüşüyor. Genelde kısa beslenme molaları dışında sabah 8'e kadar uyuyorsun. Bazen bütün geceyi aralıksız uyku ile geçirdiğin de oluyor. Uykucu, göbekli, tembel şirinim benim.
Her bebek gibi sen de televizyona bayılıyorsun. Özellikle reklamlar ilgini çekiyor. İzletmemeye çalışsak da bazen engel olamıyoruz. Oyuncaklarla aran fena değil. Ama herşeyi kendine oyuncak yapmayı öğrendin artık. Sesler ve ses çıkaran oyuncaklarla aramız iyi bu günlerde. Alıp pat küt yere vurmayı seviyorsun. Hala eline geçen herşeyi ısırma huyun devam ediyor. Üstte 4 alta 2 inci tanesi dişimiz var.
Emekleme ve bir yere tutunup ayağa dikilme günlerimiz başladığı için artık kendin için daha tehlikeli olmaya başladın. Salonda sürekli bir yerlere koşturuyorsun. Favori mekanın TV ünitesi ve koltuk. Henüz düşmeyi öğrenmedin. Düşünce şaşkın ve korkak bir yüz ifadesi ile etrafına bakınıyorsun. Birkaç saniye durumu kolaçan edip yok bişey dedikten sonra kaldığın yerden devam.
Dışarı çıkmayı herkes gibi sen de seviyorsun. Havalar güzel olduğunda nanni seni mutlaka gezmeye götürüyor. Biz de hafta sonları eve girmiyoruz desek yeridir. Arabada ya da kucakta sürekli gezsek şikayet etmeyecek gibisin.
Bu gece yatağını bir kademe daha aşağıya aldık. Uyanıp balıklama aşağı atlama diye. Ben yatakla uğraşırken oyalan diye Winnie dönenceni çalıştırdım. Epeydir çalıştırmamıştık. Görünce ağladın. Sakinleştirmek birkaç dakikamızı aldı. Çok alakasız şeylerden korkuyorsun artık. Bugün kargocu gelmiş. Adamın suratına bakar bakmaz basmışsın çığlığı. Eskiden böyle bir huyumuz yoktu. Hoşgeldi diyelim :)
Günler çok hızlı geçiyor Doruk. Almanya'yı ikiye ayıran duvarın yıkılışının üzerinden bile tam 20 yıl geçmiş. Ben zamanın ne kadar hızlı geçip gittiğini ilk olarak askerden döndüğümde farketmiştim. Bambaşka bir hayata ve sorumluluklara adım attığın an, eski hayatın uzanıp tutacak kadar yakında ama bir daha geri gelmeyecek kadar da uzakta olmaya başlıyor.
Bebeklik en rahat dönem. Hedefler ve sorumluluklar yok. Dünyadaki cennet. Okuldan sonra bu paşalık dönemin sona eriyor ne yazık ki. Amaç ve sorumluluklar edinmeye başlıyoruz. İnsanı hayata bağlayan bu amaçlar ve sorumluluklar zaten. Amaçsız bir hayatın sabahına uyanmak istemediğimiz için hedefler seçiyoruz. Bizim gençliğimiz, iyi bir yaşam sürebilmek için gerekli olan ilk koşula yani iyi bir mesleğe sahip olmak için koşturmakla geçti. Sonra çalışarak hayat standartlarımızı istediğimiz yere getirebilmek için koşturduk. Sen gelmeden önce ise sana uygun yaşam koşulları hazırlamak için koşturduk. Şimdi sen de aramızdasın. Artık tüm planlar senin için.
Bir an durup düşününce hayatın çok çok hızlı akıp geçtiğini fark ediyorsun. Hep koşturuyor ve bir yerlere ulaşmak için acele ediyorsuz. Bu arada hayat geçip gidiyor. Dönüp geriye bakınca pişman olunası şeyler bulmak istersek bulursuz belki. Ama ne fark eder. Bugün mutluysam o zamanlar doğruyu yapmışım demek ki.
Zaman göreceli derler. Yani zamanın ne hızla akıp gittiği senin anın tadına ne kadar varabildiğinle doğru orantılı. Aramıza katılıp, annenle babanın yaşama sebebini değiştirdiğinden beri neredeyse 9 ay geçti. Dönüp eski resimlerine, videolarına bakıyorum. Derin bir iç çekiyorum. Anın tadını doya doya çıkarmak lazım. Zaman ne de çabuk geçmiş...
Edit : Tam bu yazıyı yayınlamamdan bir gün sonra bir arkadaşımdan mail aldım. Zamanın faniliğine ilişkin cuk oturan bir resimle birlikte. Ekleyeyim dedim. Taze hayatında, her anının tadını çıkarmayı unutma diye...
Yorumlar