Cumartesi sabahı şu an. Henüz uyanmadınız. Balkonda uyanmak için bir kahve içtim. Hava buz gibi. Kendime gelmem beş dakika sürmedi. O sırada da aklımdan bir sürü şey geçti. Daha önce seninle burada paylaşmayı denediğim ama unutmak için sonrasında sildiğim şeyler.
Çocuk bir ailenin çiçeği Doruk. İnsanın hayatının bir yerden sonra anlamını kaybetmemesi için verilen bir hediye gibi. Bizim sana ne kadar zor kavuştuğumuzu daha önceki yazılarda anlatmıştım. Yıllarca fiziksel bir takım sorunlarla boğuşmuştuk. Sonunda tüp bebek yöntemi ile dünyaya gelmiştin. O günden beri de hayatımızın merkezi, uyanmamıza sebep sensin. İyi ki gelmişsin. İyi ki varsın babacım.
Bir akşam yemeğinde sen henüz 6 aylık bir bebekken annen gelip tekrar hamile olduğunu söylediğinde ayaklarımız yerden kesilmişti. Harika bir haberdi. Planlamamıştık sana bir kardeş yapmayı. Zaten yapamıyorduk ya sağlık sorunları yüzünden. Tatlı bir sürpriz olmuştu bize. Sen de annen ve baban gibi iki kardeş olarak büyüyecektin. Ama işler bekleğimiz gibi gitmedi ne yazık ki. O gün anladım hayatta hiç bir şeye gereğinden fazla üzülmek de sevinmek de yersiz. Bir şeyin senin için iyi mi kötü mü olacağı hikaye bitmeden belli olmuyor. Yolculuğuna devam edebilseydi senden tam bir yaş küçük bir kardeşin olacaktı. Ancak hamileliğin 6ncı ayında gebelik sonlandı. Çünkü ikinci bebek annenin karnındayken doktorlar onun fizyolojik bir takım sorunlarla doğacağını söylediler. Gitmediğimiz doktor, uzman kalmadı. Hayatımdaki en zor kararlardan birini verdim. Ve kardeşinin hikayesi doğmadan bitti. İleride bunun için kimseyi suçlama. Karar veren bendim.
O ruh halini atlatmamız yıllar sürdü. Bu sabah anladım ki hala izleri var. Daha sonra bizim için dünya nispeten normale dönmeye başladığında sana bir kardeş yapma konusunu tekrar konuşmaya başladık. Ama ben korkuyordum. Ve sadece tüp bebek şansımız kalmıştı. Kendimi tek olsun, imkanlarını iyi sağlayalım, sağlıklı olsun yeter diye telkin ediyordum. Tekrar o iğneler, aşılamalar, tuttu tutmadı, sağlıklı doğacak doğmayacak sarmalına kaptırmak istemiyordum. Henüz küçücüktün ve tek çocuk olmayla ilgili bir sıkıntın olacağını da düşünmemize neden olacak bir işaret yoktu. Gerçi şimdi de yok.
Ama çok çocuklu aileler mutlaka kardeş yapın diyordu. Bir kaç yıl sonra annen ikinci çocuk için çok bastırdı. En azından son kez tüp bebek deneyelim dedi. Ama ben istemedim. Bir sürü sebebi vardı. İleride boğaza karşı bir bira ısmarlarsan hepsini anlatırım sana. Sonra annende peşini bıraktı. Bana da gönül koydu bu yüzden.
Pişman mıyım ? Hem evet, hem hayır. Bizim gibi mahallede akranlarınla büyüyemediğin için bir kardeşle aynı evi paylaşmak seni mutlu ederdi, biz sana yetemiyoruz çünkü. Bu yüzden gerçekten pişmanım. İstesek de sana kardeş ya da oyun arkadaşı olamıyoruz. Bu farklı bir şey onu anladım. Ama tüm enerjimiz ve kaynaklarımız senin mutluluğun için seferber edilmiş durumda. Tek çocuk şımarık olur, paylaşmayı bilmez diyorlar. Öyle olma da vicdanımı yaralama :) Öyle değilsin şimdilik. İyi bir çocuksun sen. Güler yüzlüsün. Sevgi dolusun. Sen sahip olduğum en değerli şeysin. Sana bunları anlatmam lazımdı. Çok detaylara giremedim. Girmek de istemedim aslında. İleride merak edersen sen sor ben anlatırım. Neden kardeşim yok dersen cevabın özeti bu babacım.
Bir akşam yemeği masasında yine bir bebek haberi geldi bu Çarşamba günü. Kardeş yarısı derler ya kuzenler için. Sana da bir kardeş yarısı geliyormuş. Sinan dayın ve Ebru müjdeli haberi verdiler anneannene bu hafta. Henüz yeni başlamış yolculuğa ufaklık. Umarım sorunsuz ve sağ salim açar gözlerini dünyaya. Bebek sevmeyeli uzun zaman oldu. :)
Yorumlar