Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Most Valuable Person

Yakışıklım benim. Bir Messi kolay yetişmiyor demiştim önceki yazılarımdan birinde. Gerçekten de öyleymiş. O yüzden biz de Messi yetiştirmekten vaz geçtik. Şimdiki mottomuz "Bir Kobe Bryant kolay yetişmiyor" Şaka yapıyorum. Seni bir şeye yetiştirmeye çalışmıyorum. Havalar soğudu diye futbolu bıraktık.  Çok çok hareketli bir çocuksun babacım. Halk arasında eli dursa ayağı durmuyor haylazın denilen çocuklardan. Kinestetik diyorlar senin gibi çocuklara. Çok da enerji dolusun. Basketbol koçun Atalay "Bu çocuğu neyle besliyorsunuz?" diyor. :) Ara ara seni futbol okuluna götürüyorduk. Bu yıl okullar açılınca tekrar başladık futbola. Ama yazın futbol dışında bir başka sporla ilgilenir misin diye seni yoklamaya başlamıştım. Basketbola ilgin olduğunu zaten biliyordum. Çünkü evimizde sen 3 yaşına bastığından beri bir basket potası var. Ev içi aktivitelerimizden biri koridor futbolu, diğeri de yumuşak toplarla basketbol olmuştu her zaman. Basketbol için de bir kurs...

Hüzün

Bana hüznün resmini çizebilir misin Doruk'cuğum. Ben çektim. Bu üstteki resim bana göre hüznün resmidir. Bakınca üzülüyorum ben.  Bu yazın en kayda değer gelişmelerinden birisi minnak köprücük kemiğini kırmandı sanırım. Yılın olayı Top10 hazırlarsaydık ilk üçe girerdi kesin.  Okul kapanalı bir kaç hafta olmuştu. Temmuz ayındaydık. Havalar mis gibi, günler uzun ve keyfimiz de yerindeydi çok şükür. Her yıl olduğu gibi erken rezervasyon yaptırmış ve 4 Temmuz gününde başlayacak olan tatilimizin hayalini kuruyorduk.  Yazın güzel tarafı geç saatlere kadar dışarıda kalabilmek. Ben de işten geldikten sonra seninle takılıyordum. Ya top oynuyoruz ya da diğer çete üyesi arkadaşlarınla sitede bisikletle tur atıyorduk. Ben yanında olup göz kulak olmadığımda sürekli yarış yapıyordunuz. Sitede sürekli turlayan yaşlı çift seni şikayet ediyordu bana. Çok yarışıyorlar diye. Yarışmadığın zamanlarda ise kaldırımlara inip çıkma, elleri bırakıp sürme gibi başı derde sokacak aksiyonlar p...

Biliyorum... Yapabilirim...

Geçen gün işler planladığım gibi gitmedi. Spora gidecektim, ama gidemedim. Şirkette işim biraz uzadı. Eve geldiğimde seninle biraz oynayıp uyku hazırlığı yaptık. Belki sen uyuduktan sonra kalkıp bir kaç satır karalarım diye düşünmüştüm ama seninle birlikte ben de uyuyakalmışım.  Uyku demişken bir iki satır bu konuyla ilgili yazayım. Çok seviyorum sana sarılıp uyumayı. Normalde sarılmamıza çok izin vermiyorsun. Sıkıştırılmak, öpülmek, sarılınmak hoşuna gitmiyor pek. E haliyle bu özlemi sen uyurken gideriyoruz. Aslında eskiden kendi başına uyuyordun. Sonra birden bire yalnız uyumak istemez oldun. Yanlız uyumaya seni zorlasak da bir süre sonra kalkıp yüzünde o tiyatral ifade ile, "uyuyamıyorum kötü hayaller görüyorum" diyorsun. Kötü rüya gördüğü için uyuyamadığını söyleyen çocuğuna hangi anne baba kıyabilir ki. Biz de dayanamıyoruz haliyle. Ya bizim yanımıza geliyorsun uyumak için ya da birimiz sen uyuyana kadar sana eşlik etmek için senin yatağına.  İkisi de birbir...

Selam Genç

Şirkette oturmuş sıkıcı bir günün bitmesini beklerken, oyalanmak için açtığım internet sayfalarına boş boş bakıyordum. Sonra birden aklıma bu günlüğümüz geldi. Artık iyice unutulmuş. En son yazıyı 1 yıl önce yazmışım. Çok pişmanım. Sen günden güne büyüyorsun. İyisin, sağlıklısın ve umuyorum mutlusun.Çok şükür. Bir sürü şey oluyor bazen, anlatılması yazılması şart olan. Bazı günlerse çok aynı, birbirinin kopyası. Kendimle sohbet ederken kendime itiraf ettiğim bir şeyi sana da söyleyeyim. Ben o birbirinin aynısı rutin günlerimizi daha çok seviyorum. Sürprizsiz. Nasıl başladığı ve nasıl biteceği belli olan. Ebeveynliğin hediyesi kaygılı ruh halimin iz düşümleri bunlar.  Bloğunu açıp bir kaç sayfasına her göz gezdirdiğimde sızlıyor içim. Başladığım bir şeyi bitirememiş olmanın, ya da dilediğim gibi devam ettirememiş olmanın pişmanlığını çok keskin hissediyorum. Kendime kızıyorum. Başlarken yazmama engel olacak bir şey yaşamadığım sürece anılarımızı burada biriktirmekti a...