Şirkette oturmuş sıkıcı bir günün bitmesini beklerken, oyalanmak için açtığım internet sayfalarına boş boş bakıyordum. Sonra birden aklıma bu günlüğümüz geldi. Artık iyice unutulmuş. En son yazıyı 1 yıl önce yazmışım. Çok pişmanım.
Sen günden güne büyüyorsun. İyisin, sağlıklısın ve umuyorum mutlusun.Çok şükür. Bir sürü şey oluyor bazen, anlatılması yazılması şart olan. Bazı günlerse çok aynı, birbirinin kopyası. Kendimle sohbet ederken kendime itiraf ettiğim bir şeyi sana da söyleyeyim. Ben o birbirinin aynısı rutin günlerimizi daha çok seviyorum. Sürprizsiz. Nasıl başladığı ve nasıl biteceği belli olan. Ebeveynliğin hediyesi kaygılı ruh halimin iz düşümleri bunlar.
Bloğunu açıp bir kaç sayfasına her göz gezdirdiğimde sızlıyor içim. Başladığım bir şeyi bitirememiş olmanın, ya da dilediğim gibi devam ettirememiş olmanın pişmanlığını çok keskin hissediyorum. Kendime kızıyorum. Başlarken yazmama engel olacak bir şey yaşamadığım sürece anılarımızı burada biriktirmekti amacım. Çok hayal ettiğim gibi olmadı. Son zamanlarda klavyeden sadece, aylarca ara verilmiş yazamadım, yazacağım içerikli metinler çıkıyor.
Şimdi mesai doldururken bir iki paragraf yazma hevesi ile oturmuştum ki, telefonlar, teklifler işler derken kaybolup gitti bütün motivasyonum ve zaman. Birazdan çantamı toplayıp son zamanlarda yaptığım gibi yüzmeye gideceğim. Boyun fıtığı ve kas ağrıları ile uğraşıyorum biraz.
Eve gelip yemek işini hallettikten sonra 1 saatten biraz daha fazla zaman kalıyor birlikte harcamalık. Son günlerde dart oynuyoruz. Ödevlerin bittiyse tabi. Biraz da kitap okumamız lazım. Sonrasında seni uyutup belki açarım bilgisayarı. Yazasım var ama yazamadım işte. Görüşürüz yine. Canımın içi.
Yorumlar