Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Infertilite

"Çiftlerin bir yıllık süre içerisinde çocuk istemeleri ve korunma yöntemi kullanmamalarına rağmen gebeliğin olmamasına infertilite denir. Türkiye'de ve dünyadaki çiftlerde yaklaşık %15 oranında infertilite sorunu vardır." Ne yazık ki biz de o %15'lik dilimde olduğumuzun geçte olsa farkına varmıştık. Suzan sorunumuzla ilgili neden bu kadar geç reaksiyona geçtiğimiz için bana ve Nişantaşı'daki doktorumuza kızgındı.   Hem geç, hem de biraz güç oldu. Ama şükürler olsun ki oldu. Tüp bebek tedavisi ile bebek sahibi olmak isteyince ilk olarak nerede tedavi uygulayacağımıza karar vermemiz gerekti. Bir kaç tavsiyeden biri İstanbul Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkeziydi . Taksim İTÜ kampüsünün karşısında donanımlı bir tesisti. Suzanın annesinin çalıştığı hastanedeki Doktor arkadaşı Abdullah Bey önermişti burayı.  Abdullah Bey'in doğum doktorumuz olacağını o zaman bilmiyorduk. Doktorumuzun adı Aret Kamar. Resimdeki siyah takım elbiseli, güler yüzlü adam.Sanırım aynı zama...

Başlangıç

Bebek sahibi olmak. İlk kez denemeye karar verdiğimizde yıl 2005'ti. Hem bu pizza siparişi gibi değil ki 30 dk'da kapıda olsun. Bir süre sonra olur dedik. Ama olmadı. Kuyruklu küçük üregen aylar geçmesine rağmen buluşma noktasına gelmemişti. Bu gecikmeden dolayı ikimizde, özellikle Suzan stres yüklenmeye başlamıştı ki doktora gittik. Beklemediğimiz bir sonuçla karşılaştık. Buluşma noktasındaki tüm yollar yoğun akıcıydı. Sonuç : Ne yazık ki Laperoskopi. Suzişimdeki Sol over kistin temizlenmesi gerekiyordu. İçinde çikolata kelimesi geçen başka hiçbir şey Suzan'ı bu kadar mutsuz edemezdi belki ama olan olmuştu. Her ne kadar basit bir operasyon olduğu söylense de; hayatımın anlamının bıçak altına yatması ve ameliyathane önünde iyi olduğuna dair bir haber beklemek yaşadığım en zor tecrübelerden biriydi. Çok şükür ki o iyiydi. Her şeyden önemlisi de onun iyi olmasıydı.  3 aylık bir bekleyişten sonra tekrar bebeğimizle buluşmayı denedik. Milano tatilimizden önce doktorumuz minik b...

Flash Forward

Bir devam filminin önceki bölümleri gibi geride kalan hatıralarım. Doruk'tan sonrası için, önceki serilerin özetini çıkarmaya çalışacağım. Tabi ki filmin tamamını izlemenin yerini tutmayacak. Ama fikir verecek umarım. Geçmişe dönüp tüm yaşadıklarımı bloğa dökmek istedim. Resimlerimize göz atarken, 1996'da başlayan ve minik kurabiyemizin aramıza katıldığı 2009 Şubat ayına kadar geçen sürede o kadar çok şey yaşamışız ki, içinden hangilerini seçip buraya aktaracağıma karar veremedim.  Eninde sonunda yazamadığım bir çok hatıraya haksızlık edecektim. Vazgeçtim.... Tanıştığımızda ikimizde öğrenciydik. Suzan'ın da desteği ile okulu bitirdim dersem yalan olmaz. Sayısını hatırlamadığım kadar bütünlemeye kaldığım dersim vardı. Onun ders notları ve beni eve kilitleyip ders çalışmaya zorlayan sadist tutumu olmasa okulu bitirmem ne kadar zamanımı alırdı bilmiyorum. Okul bittiğinde ben askerl ik yerine iş hayatına atılmaya karar verdim. Okurken de çalıştığım için geçiş çok zor olmadı zat...

"O"

Hayatımdaki her güzel şeyin sebebi "O", Minik ailemizin dişi kuşu  "O", Prensesim, mutluluk kaynağım "O" , Doruğun güzel annesi, benim biricik eşim "O" , Suzan "O" , İyi ki Suzan "O" ...  

27.03.1996 Salı

Başlamak en zoru sanırım. Nereden başlamalıyım dedim kendi kendime. Her zaman ilk aklımıza gelenin yapabileceğimiz en iyi şey olduğunu düşünürüm. O yüzden ilk aklıma gelen şeyden başlamaya karar verdim.  "O"nunla tanıştığım yerden. Hayatımın başladığı günden... Burası İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü. O bahsettiğim Devlet Dairesi. Ben İzmit'te büyüyüp 1993 yılında gelmiştim buraya, "O" Tekirdağ'da büyüyüp 1994 yılında gelmişti. İkimiz de Endüstri Mühendisi olmaya çalışıyorduk.  Üniversite tercihlerinde bir üst tercihim İTÜ Uçak Mühendisliğini 0,2 puanla kaçırıp buraya geldiğime üzülmüştüm oysa ki. Aslında sevinmem gerekiyormuş. Hayat çok ilginç. 2 yıldan uzun bir süre birbirimizden habersizdik o koridorlarda. İlk önce sesini duydum. Sonra aşık oldum. O sıralarda dağılmakta olan öğrencilik kariyerim nedeniyle alt sınıfın derslerine girmek zorundaydım. İlk göz göze geldiğimiz an da o derste oldu.  Sınıfta ders başlamış ben her zamanki gibi geç kalmıştım. ...

Long Long Time Ago

Herşey bugünden çok önce, 1996'da İstanbul'da başlamıştı aslında. Ben Türkiye'yi karış karış gezsem dahi bulamayacağım değerli hazinemle Avcılar'da Devlet Dairesini andıran bir fakülte binasının kat koridorlarında karşılaşmıştım. Buna karşılaşma demekte doğru sayılmaz, onu duymuştum. Cıvıltılı ve mutlu sesi koridoru inletiyordu. Benimle konuşmuyor olsa da sesi mutlu etmişti beni. Her şey, hayatımın geri kalan günleri ve anlamı o gün şekillenmiş meğer. Ben bunu bilmeden ona sokulup, "Derste yanına oturabilir miyim?" demiştim.  Şimdi anlıyorum o sandalyenin benim olması gerektiğini. Çok istesemde bu blogun konusu "O" değil. Onun ve Tanrı'nın bana verdiği en güzel hediye. Küçük aslan parçam  Doruk. 18.02.2009 bize ve Dünya'ya merhaba dediği tarih. Blogumuzun isim babası, doğduğu tarih olsun istedim.  Doruğu beklediğimiz günlerde takip ettiğim bazı bloglar oldu. Genellikle bu süreci çevrelerindeki insanlarla paylaşmak, yaşadıklarını, tecrübelerin...