Minik meleğim, uzun zaman olmuş buraya yazmayalı. Bir iki satır karalamak istedim yine. Genellikle, adı üstünde "kayda değer" birşeyler olduğunda kayda almak lazım diye düşündüğümden rutini pek yazmıyorum. Ömrümüz yeterde herşey yolunda giderse bu günce epey uzun bir kitap olacak senin için.
Havalar Aralık ayında görmeye alışık olmadığımız kadar güzel. Pastırma yazı dedikleri dönemi yaşıyoruz sanırım. Havayı koklayan adam bir iki haftaya kış soğukları ve kar yağışının gelebileceğini söylüyor. Yürüme işini o zaman kadar sökersin inşallah da karda yuvarlanırız biraz seninle. Her geçen gün seni zaptetmek daha da zorlaşıyor. Değişik alışkanlıklar edinip bırakıyorsun zamanla. Emekleme faslını hızlı aştın sayılır. Tutunarak ayağa dikilebilecek bir yer bulursan yorulana kadar ayakta kalıyorsun. Hala kucak en favori mekanın ama. Akşam uyku saatin yaklaştığında huysuzluk yaparsan kucağıma alıyorum seni. Hemen yaygarayı kesiyorsun haliyle. Evin odalarını geziyoruz tek tek. Girişteki dolabın aynası ve aynadaki süppertorro ilk uğrak yerimiz. Aynada biraz şirinlik yaptıktan sonra, kucağımdan atlar gibi süppertorroya uzanıyorsun. Biraz boynuzları ve burnunu dişleyip sıkılınca tavandaki lambaya hayran hayran bakmaya başlıyorsun. Bu ara saplantılı olduğun objeler duvar saatleri ve lambalar. Komik adamsın vesselam. Ardından holde suzanla benim resimlerimin olduğu tabloya bakıp resimleri gösteriyorum sana. "aaanneee, baabbaaa, aaaanneeee, baaabbaaa" Aşina ol istiyorum biraz. Resimlerden bizi tanıyor olmasın ki gülümsüyorsun. Bir resme bir bana bakıp tekrar gülüyorsun. Gerçi "baaabbaaaa, Dooorukkk" yerine "tarzaaan, ceeeyyyn" desem de gülüyorsun. Neyse eğleniyoruz sonuçta.
Büyük hevesle hazırladığımız bebek odasına gidiyoruz. O kadar uğraştık oda için daha bir gece bile kalmadın orada. Bebek odası var mı evimizde ? Var. İşlevsel mi ? Hayır. Ama onu hazırlamak da ayrı bir zevkti. Zaten biraz daha büyüyünce kullanacaksın odanı. Odada ki yapıştırma kahramanları geziyoruz tek tek. Genellikle senin derdin tırnaklayıp sökmek. Şimdilik beceremiyorsun ama çok ömürleri kalmadı galiba. Bir iki aya indirirsin hepsini aşağı. Senin için odadaki en ilginç obje tavandan sarkan uçaklı lamban. Onları sallayıp, güneş tutulmasını izleyen kalabalık gibi gözlerimiz tavanda uçaklar sallanmayı bırakana kadar izliyoruz. Uzanabilsen uçakları da koparacaksın yerinden. Neyseki ona daha çok var :)
Genellikle bu gezi evin tüm odalarına gire çıka bir kaç dakika sürüyor. Tamam sakinleşti diyip oturduğumuz anda yine kurtlanmaya başlıyorsun. Yavaş yavaş dizginleri eline almaya başladın galiba. Bu ayakta durma evresinde bir kaç kez kafayı gözü sağa sola vurdun. Birinde çok korkuttun bizi. İki dakika yalnız bıraksak hemen kurcalayacak tehlikeli birşeyler buluyorsun. Geçenlerde fişi yuvasından çıkarırken yakaladım seni. Bazen gidip saksılardaki toprağı kurcalıyorsun, bazen ortalıkta bulursan gazete dergi kemiriyorsun. Genellikle ne bulsan ağzına götürdüğün için ortalıkta birşey bırakmaya korkar olduk. Daha yürümeye başlamadın bile :))
Epeydir güncel resimlerini ve videolarını da düzenleyemedim. Bu akşam onlara bir el atayım bari. Ne yapıyorum da zaman hiçbir şeye yetmiyor anlamak mümkün değil. Zaman hiç yetmiyor.
Yorumlar