Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bizim zamanımızda buralar yemyeşildi Doruk

Doruk ben kendi küçüklüğümü hatırlamıyorum. Küçük kareler kalmış aklımda sadece. Ciddi bir hafıza problemim var zaten. Bu bloğu, ya da senin dijital günlüğünü yazmaya başlamamın öncelikli sebebi de yaşadıklarımı daha iyi hatırlayabilmekti zaten. Bebekliğimi, yaşadıklarımı, o zamanki dünyayı daha detaylı hatırlayabilmeyi çok isterdim. Silinmez kalırsa, ben de üşenmeden yazmaya devam edersem en azından sen hatırlayamasanda bebekliğini ve o dönemi bu yazılarla tekrar yaşar gibi yapabilirsin.  Aklımda kalan kısa anılarda küçüklüğüm, bu günün çocuklarına göre daha sade ve mütevaziydi.  Bizim zamanımızda sanki herşey daha yavaş ve minikti. Beklentiler, mutlu olunası şeyler, hayaller, hatta hayatlar. Tekdüzelikle uyumlu mutluluklar yaşadık biz. Marketten alınan leblebi tozu, birkaç cam bilye, plastik bir topla boş bir bahçe köşesi, TRT1, BMX bisiklet, uçurtma.... Ama o günlerin üzerinden 30 yıl geçti. Hayat her yeni gün o zamanlar hayal bile edemediğimiz bir sürü şey sundu. Herşey hızlandı. H...

29 Ekim

Hiç istemiyorum ama bugün yine kısa süreli de olsa ayrılıyoruz Doruk. Gaddar annen ağlarını geçen haftadan örmüş meğer. En son babalar duyar diye klişe bir espri var dünyada. Bizim evde ise gerçek. Hakkını yememek gerek annen çok planlı bir kadın. Sadece planlarını paylaşmaktan pek hoşlanmıyor :) Türkiye tatil egemen bir ülke. Pek çalışmayı sevmeyiz biz. Bu hafta yine o resmi tatillerden biri var. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Perşembe gününe denk geldi. Önceki gün de yarım gün tatil olacak. Sevgili annemiz Pazartesi, Salı ve Cuma'yı da paket tatil olarak planlayıp seni de yanına alarak Tekirdağ'a gitti bugün. Ben izin konusunda annen kadar şanslı değilim. Öncelikle emzirmediğim için süt iznim yok :) Şirketten izin almaksa Bebekten yalı almak kadar zor. Hal böyle olunca devlet erkanının belirlediği Perşembe hariç paşa paşa işe gitmek zorunda kalacağım. Siz orda ben burda... Hiç sevmedim hiç...  Daha önce de biraz bahsetmiştim. Seni biz büyütüyoruz dersek kuyruklu yalan olur. Hafta...

Yaz Bitmeden

Dedim ya bebekliğin pek durağan geçmiyor. Her fırsatta seni alıp atıyoruz dışarı kendimizi. Artık gezmeye çıkma kavramına yavaş yavaş aşina olmaya başladın galiba. Hazırlık evresinde mutluluktan kanatlanıp havalanır gibisin.  Yazın elveda sinyalleri gelmeye başladı. Güzel havaları uzun bir süre özlemle bekleyeceğimiz için son günleri iyi değerlendirmek istedik.İlerde biz yaşlanınca sen de bizi böyle gezdireceksin bak. 70'ten sonra roller değişiyor nasılsa :) Şimdiden anlaşalım.  Önce Fenerbahçe parkına gittik yürüyüşe. İsmi vesilesi ile parka bir parça alerjim olsa da bu civarda keyifle dolaşabileceğimiz en güzel park. Bu kez arabanda gezmeye pek itiraz etmedin. Önceki gezimizin tümünü kucakta geçirmiştin. Artık arabanın içinde oturabildiğin için oturarak etrafı izlemek konusunda itirazın yok. Yeterki etrafta ilgini çekecek birşeyler olsun. Kargaları kovaladık birlikte. Uçmayı unutmuşlardı sanırım :) Koşarak kaçıyorlardı bizden. Salıncağa bindin. İlk kez demek isterdim ama sanırım ...

Yuva

8 ayını doldurmak üzeresin minik meleğim. Kıpır kıpır, yerinde durmayan bir bebeksin. Yeni yeni emeklemeye çalışıyorsun. Henüz ileri gitmeyi başaramasan da geri geri epey hızlı yol aldığını söyleyebilirim. Ayakların koltukların altına sıkışana kadar tabi :) Bir kaç ay sonra yürümeye başlayacaksın. Koşmak, oynamak isteyeceksin. Dört gözle bekliyoruz. Bilmediğimiz bir dilde şarkılar söylüyorsun. Herkese gülücükler atıyorsun. Eski haline bayılıyorduk ya şimdiki halinin yanında çirkin ördek yavrusu gibiymiş eski halin. Gittikçe sevimli, ısırılası, mıncıklanası birşey oldun.  Bugün günceli paylaşacağım seninle. Biraz dolambaçlı yollardan. Nasıl anlatacağımı tasarlamadım. Olağan akışına bırakayım en iyisi. Bir soru ile başlayalım. Otomobil nedir ? Otomobil, temelde bir yerden başka bir yere gitmemizi sağlayan motorlu, 4 tekerlekli bir araçtır. En temel tanımı böyle yapılır. Ama insanlar için bunun diğer açılımları söz konusu. Bir otomobilin varsa daha konforlusuna takılır göz...

Fanatik

Bugün gazetede küçük bir haber gördüm. 4-5 yaşlarında bir erkek çocukla ilgiliydi. Galatasaray taraftarı, takımınına tutkuyla bağlı, aşırılığı her hallinden belli. Galatasaray'ın maçını izliyor televizyondan. Eskişehirspor ile oynadıkları maçı Galatasaray kazanamıyor ve Fenerbahçe puan farkı ile ligin lideri oluyor. Babası ile telefonda bu olayı konuşan çocuğun psikolojisi derin hasarlı. Kimileri için eğlenceli bu kısa video, seninle ilgili bir yalnışımı görmemi sağladı.   Hepimizin hayatında ilgi duyduğu, tutkuyla bağlandığı sosyal hobileri oluyor. İnsan doğası gereği aidiyet açlığını bir grubun parçası olarak gidermeye çalışıyor. Bir ideolojinin savunucusu, bir takımın taraftarı, bir markanın kullanıcısi, bir cafenin müdavimi olmak gibi. Hatta dinler ve milletleri bir arada tutan şey de temelde bu ihtiyaç. Zayıflıklarına hükmedemeyen biz insanoğlunun yaptığı temel hata, bu aidiyet duygusunu beslerken kontrolü kaybetmek. Bebekleri için eğlenceli bir hobi olarak düşündükleri taraft...

E = m c 2

Minik kurabiyem. Büyüyorsun. Her geçen gün, biraz daha bizden bir parça oluyorsun. Büyüdükçe sen oluyorsun. Her geçen gün seni daha çok sevmek için yeni sebepler veriyorsun. Her yeni güne keyifle, umutla, mutlulukla uyanmamızı sağlıyorsun. Akşamı, seni tekrar göreceğimiz saatleri iple çekmemizi sağlıyorsun. İyi ki nefes alıyoruz, iyi ki bizimlesin, iyi ki bizim küçük meleğimizsin. Seni her geçen gün daha çok seviyoruz.   Bugün minik ailemizi oldukça etkileyecek bir haber aldık annenle. Bizim de pek hazır olmadığımız bu ani gelişmenin şaşkınlığı hala üzerimizde. Tatsız bir olay değil  ama beklemekten başka birşey yapamayız şimdilik. Üçümüz için de hayırlısını dileyelim ve bekleyelim... Bazı şeyler berraklaşınca sana da anlatacağız...  Tatlı rüyalar...

Fotoğrafçı bir babanın oğlu

Eskiden beri fotoğraf çekmeye meraklı biriydi baban. Bu ilginin kaynağı ise büyükbaban. İyi kadraj yakaladığımda, yada çektiğim bir resim çevredekilerce beğenilince "Fotoğrafçı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldim" derdim. Büyükbaban daha dijital makinalar hayellerde bile yer almazken deklanşöre basanlardandı. Ben hiç bir zaman miras kalan bu ilgiyi yarı-profesyonellik seviyesine taşıyamadım. Dijitalle başlayan kolleksiyonumuzda senden önceki döneme ait 18.000 civarında resim var.  Bu sürede bir sürü makinayı emekli ettik annenle. Son olarak emektar Sony M2'miz le çekiyorduk senin resimlerini. Birde HD video kamerası aldım hatıraların ilerde teknolojik açıdan eskimesin diye. Videodan yana bir sıkıntımız yok şimdilik, ama senin gibi bakmaya kıyamadığımız bir meleğimiz olunca onu saklayacak resimlerin daha kaliteli olmasını istedim. Aynı zamanda eskiden beri aklımda olan fotoğrafçılık fidanını sayende filizlendirebilirim belki dedim. Erşan abine Kanada'dan sipar...