Ana içeriğe atla

Bizim zamanımızda buralar yemyeşildi Doruk

Doruk ben kendi küçüklüğümü hatırlamıyorum. Küçük kareler kalmış aklımda sadece. Ciddi bir hafıza problemim var zaten. Bu bloğu, ya da senin dijital günlüğünü yazmaya başlamamın öncelikli sebebi de yaşadıklarımı daha iyi hatırlayabilmekti zaten. Bebekliğimi, yaşadıklarımı, o zamanki dünyayı daha detaylı hatırlayabilmeyi çok isterdim. Silinmez kalırsa, ben de üşenmeden yazmaya devam edersem en azından sen hatırlayamasanda bebekliğini ve o dönemi bu yazılarla tekrar yaşar gibi yapabilirsin. 

Aklımda kalan kısa anılarda küçüklüğüm, bu günün çocuklarına göre daha sade ve mütevaziydi.  Bizim zamanımızda sanki herşey daha yavaş ve minikti. Beklentiler, mutlu olunası şeyler, hayaller, hatta hayatlar. Tekdüzelikle uyumlu mutluluklar yaşadık biz. Marketten alınan leblebi tozu, birkaç cam bilye, plastik bir topla boş bir bahçe köşesi, TRT1, BMX bisiklet, uçurtma....

Ama o günlerin üzerinden 30 yıl geçti. Hayat her yeni gün o zamanlar hayal bile edemediğimiz bir sürü şey sundu. Herşey hızlandı. Hayata yetişmek artık zor geliyor bana. Yapılabilecek o kadar şeye rağmen zaman çok çok az sanki. Alternatifler arttı. Emeğin değeri azaldı. Mutlu olmak hem daha kolay hem daha zor. Sunulan daha fazla, hep daha fazlasını istememize neden oldu. Doymak nedir bilmeyen iştahımızı besleyen üretenler, bizi maymuna çevirdi. 

Bunu ben ya da benim neslim keşfetmedi ama. Yıllardan beri süre gelen kuşaklar arası farklılıklar dedikleri şeyi benim dedenle yaşadığım gibi, sen benimle, çocukların da seninle yaşayacak. Herkes bir kavgaya tutuşmuş. Hayat eskiden mi daha lezzetliydi şimdi mi diye. Bunun cevabı tamamen ne beklediğinle ilgili. Her iki hayatıda aynı evrelerde yaşama şansın olmayacağı için cevabı sende bulamayacaksın muhtemelen. İnanmak istediğini savunacaksın belkide. 

Ben kendi adıma bunun bir döngü olduğuna ve üzerinde çok kafa yormamak gerektiğine inanıyorum. Birisi şöyle demiş; "Değiştiremeyeceğin şeyler için üzülme" Ne de güzel demiş. Keşke yapabilsem. 

Bu kadar gevezelik nerden çıktı. Şöyle ki; kendi hayatımızı yaşarken gelecekle ilgili çok kaygılanmazdım. Sen hayatımıza girdikten sonra refleks halinde gelişen endişlerden biri de, seni nasıl bir dünyaya getirdiğimiz ve ilerde seni nasıl bir hayatın beklemekte olduğuydu. Bazı şeyler cidden her geçen gün kötüye gidiyor. 

Herşeyden önce dünyada çok fazla insan var. Artık herşeyi daha fazla insanla paylaşmak zorunda kalıyor yeni hayata başlayanlar. O kalabalıktan sıyrılıp istediğini elde etmek için hep daha iyi ya da daha şanslı olman gerekecek. Bu yüzden bu kısa hayatı sürekli yarışarak ve diğerlerinden fazla mücadele ederek geçirmek zorunda kalacaksın. 

Örneğin bir süre sonra okul zamanın gelecek. İyi bir eğitim almak için yeterli paran olmalı. Türkiye kağıt üzerinde demokrasi ile yönetilen bir Cumhuriyet olarak görünse de sosyal devlet olma konusunda çoktan yoldan çıkmış bir seçkinci kapitalist topluluk haline geldi. Her yeni doğan bebeğin kaliteli eğitim, sağlık gibi sosyal imkanlara devlet güvencesi ile ücretsiz sahip olması gerekirken ne yazik ki bu şansı sadece belli bir ekonomik güce sahip ailelerin çocukları bulabiliyor. Artık doğru dürüst eğitim alabileceğimiz tüm okullar paralı ve özel. Aynı şey sağlık hizmetlerinde de geçerli. Özel sağlık sigortası olmayan insanlar şanslıysalar veya bir yerlerde tanıdıkları varsa ortalamanın üzerinde insan değeri görebiliyorlar. 

Para yaşam kalitemizi bu derece etkilemiyordu eskiden sanki. Ya da eskiden aynı coğrafyanın insanları arasında yaşam standartları açısından bu kadar uçurum yoktu. Eskiden yaşamaya zaman kalabiliyordu sanki. Artık insan sürekli yarış halinde. Zaten dünyaya gelirken hakettiğin standart bir hayata sahip olabilmek için yarışarak ve mücadele ederek hayatın kendisini  harcadığımızın da farkına varamıyoruz.

Birer anne-baba olduğumuzda, hayatın bu koşturmaca içinde akıp gittiğini zaman zaman farketsekte artık kendimiz için endişelenmeyi bıraktık. Önünde seni bekleyen zor bir hayat var. Tek istediğimiz işini biraz daha kolaylaştırmak. Sana daha iyi şartlar hazırlayabilmek.  

Okuyunca kızma hemen. Günümüzde herşey kötü sayılmaz. Bizim çocukluğumuzda da olsaydı keşke dediğim binlerce güzel şey de var. Bu biraz kainatın mükemmel dengesi ile ilgili. Yin-yang diyorlar. Sen adına ne istersen de.  

Bizim zamanımızda olan şeyler eski gazete arşivlerinde okuduğumdaysa bazen aslında hiçbir şeyin değişmediğini görüyorum. Bak benimde kafam karışık hala. O yüzden zaman zaman burada güncel şeyleri de not düşmeye karar verdim sana. İlerde bakıp iki zamanı karşılaştırırsın sen de.
 
İyi geceler minik farem.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...