Ana içeriğe atla

Aşk Durdukça


Merhaba dünyanın en güzel şeyi. Bugün Kasım'ın 11'i. 2013. Artık unutmaya başlamıştım bloğumuzu. Her hevesim gibi sonunu getiremediğim, ileride devam edememenin pişmanlığıyla hatırlayacağım bir hatıra olmak üzereydi. Ta ki bu sabah nedenini anlamadığım melankolik bir ruh hali ile işe gelirken duyduğum bu şarkıyla tekrar yazma isteğim canlanana kadar. 

Yüksek Sadakat diye bir grup var. Onun Aşk Durdukça isimli şarkısı. Şarkılarını ben çok seviyorum. Umarım senin gençliğinde de müzik yapmaya devam ederler ve sen de benim gibi seversin. Tekirdağ'da dünyaya gözlerini açtığın gün sana annenin karnında iken dinlettiğim bu şarkıyı açmıştım. Ne zaman aklımda sen varken dinlesem bu şarkıyı dolu dolu ağlamak istiyorum. Bu sabah da dedim ya ruh halim çok müsaitti zaten. Şarkıyı duyar duymaz seni, geçmişte kalan 4.5 yılı, bizimle büyüyüşünü, seninle ilgili her şeyi düşünmeye başladım. İnanılmaz bir şey büyümene tanık olmak. Dünyanın en şanslı insanlarıyız annenle ben. Sen yaşamın bir insana verebileceği en güzel hediyesin. Seni çok seviyorum.


Şarkıyı dinlerken beraber geçirdiğimiz zamanları düşündüm yine. Çok şey yaşıyoruz. Ama unutuyorum. Vakit bulamıyorum bahanesinin arkasına saklanmayı bir kenara bırakıp artık yazmaya devam edeceğim. Birlikte yeni şarkılarımız oldu mesela. Senin jip şarkısı dediğin The Offspring'in Original Prankster'ı gibi. Flört'ün "Lan Oğlum Böyle Olmaz" ve "Ne güzel" i gibi :)



Flört'ün Ne güzel'ine ikimiz de bayılıyoruz. Sözleri de müziği gibi güzel. Arabada dinlerken "Off baba bıktım bu İstanbul trafiğinden" dediğinde çok gülmüştüm. Ben de bıktım İstanbul trafiğinden. Şarkıdaki gibi kaçıp gitmek istiyorum İstanbul'dan. Köpek alalım. Ayva ve nar ekelim istiyorum. Ama olmuyor işte. Sen daha bir yaşındayken hep çimlere ayaklarının değdiği bahçeli bir evin hayalini kuruyordum. Ama sen büyüdükçe hayalim küçüldü. Hala 3+1 apartman dairemizde metropol hayatının gerektirdiği gibi yaşamaya devam ediyoruz. 



Yine Barış Manço'nun "Anlıyorsun Değil mi?" ve "Yeni bir gün" şarkılarının  Hayko Cepkin cover'i favorilerinden. Onun klibini de çok seviyorsun. Hayko'nun biraz sıradışı hali ve mimikleri çok ilgini çekti. Şarkıyı da ezberlediğin için her çaldığında ona eşlik ediyorsun. Benzer şarkıları mı seviyoruz yoksa sana sadece beğendiğim şarkıları dinlettiğim için mi zevklerimiz ortak gibi geliyor bana şimdilik bilmiyorum :) Ama umarım benzer şarkıları seviyoruzdur. Ortak müzik arşivi yaparız ileride seninle.  



Müziğe çok ilgili olduğunu söyleyemem ama seni yakalayan bazı şarkıları dinlerken keyifleniyorsun. Mesela bir iki yıl önce popüler olan ve sıkça dinlediğin bir şarkıyı uzun zaman aradan sonra bir yerlerde duyduğunda heyecanlanıp, "Ben bunu bebekken dinliyordum baba" diyorsun. Hatta kanal değiştirmeme bile izin vermiyorsun. Tanıdıklık seni asıl heyecanlandıran sanırım. Bir de kendinden ve geçmişte yaşayıp hatırladıklarından bahsederken liseyi bitirmiş bir ergenin "ah çocukluğum ne güzeldi" hallerini takınmana çok gülüyoruz. Hala 4.5 yaşındasın hatırlatayım. Henüz bebekliğinin üzerinden çok uzun zaman geçmiş değil. 


Sen daha bebekken bir heves Dünya klasik müziğinin en güzel örneklerini üşenmeden CD'lere kaydetmiştik. Annen hamile iken de onları dinletmeye çalışıyorduk sana. Niyet tüm bilim insanlarının bebeklerin gelişimine olumlu katkısı olduğu konusunda hemfikir olduğu klasik müziği sana sevdirmekti tabi. Alışmadık kıçta don durmaz misali o CD'lerde evde eski teknoloji hatıra ürünü olmaya devam ediyor şu an. Biz oturup klasik müzik dinlemiyoruz ki sen evdeyken refleks ile açıp sana dinletelim. Zorla olmuyor tabi. 

Sonra yine bir dönem dahi çocuk müzikleri, Anadolu ezgileri gibi saçma sapan bir sürü şey arşivledik. Onları da açtığımız yok. Zaten düşündüm de evde CD çalar yok. Sen ilerde muhtemelen o ne baba diyeceksin zaten. Şu eski teknoloji BlueRay discler var ya babacım. Onların fikir babası CD'ler vardı. Bizim zamanımızda. Onlardan müzik dinlerdik. Bir tanesi 700 MB data saklamaya yarıyor. Ortalama bir müzik albümü ya da 640x480 çözünürlükte ortalama bir filmin ilk yarısını alacak kadar işte. Bizim gençliğimizin hi-tech ürünleri bunlar dalga geçmeyelim. Hatta 6 CD değiştiricili Sony müzik setimiz ilk aldığımızda büyük olaydı. Geçen atıl satayım dedim 50 lira vermediler :) 





Şimdilerde o tonla elektronik ürünün hepsini yapan avuç içi kadar şeyler var. Telefon dedikleri. Senin sevdiğin şarkıları youtube'dan indirip playlistime ekliyorum. Arabada evde aklıma ne zaman gelirse dinletiyorum sana. 

Bir dönemde çocuk şarkılarına bakayım dedim. İlgini çeker belki diye. Hiç oralı olmadın. Ben de peşini bıraktım o işin. Pepee diye bir çizgi filme bayılıyordun. Onun bir şarkısı ilk ezberlediğin şarkılardandı.

-Çişimiz tuvalette
-Kakamız tuvalette
-Artık kimse yapmayacak
-Altındaki beze
-Bezleri attık
-Kilotlar giydik
-Artık hepimiz tuvaleti öğrendik.

Bu Pepee mevzusuna sonra gelirim.

Şimdi yeni okulunda müzik branş dersleri var. Bu dönemin her anne babasının modası ve okulların bize pompaladığı iyi anne-baba kalıbına göre, en az bir spor dalını hakkıyla yapman ve bir müzik enstrümanını dinleyenlere eziyet gelmeyecek yeterlilikte çalman gerekiyormuş. Piyano keman falan en moda en havalı olanlar. Benim hiç sana böyle bir zorunluluk sunma gibi bir derdim yok. Fırsatını bulduğumuzda seçenekleri önüne koyarız. Seversen yaparsın. Bakalım ilgini çekecek mi ?  Seni yeterince tanıdığımı düşünerek müziğin icra eden değilde benim gibi dinleyen tarafına daha yakın olduğunu söyleyebilirim. 

Sen büyüdüğünde, gençliğinde hangi müzikler moda olur gençler arasında sen ne tür şeyler dinleyeceksin çok merak ediyorum. Benim gibi metal müziğe mi kaptırırsın kendini yoksa şu aralar revaçta olan elektronik müzik ya da hip-hop mu çekecek seni. Kim bilir belkide müzik dinleyicisinin en olgunu gibi güzel olan her müziği dinlerim ben" diyeceksin. Beraber keşfetme şansımız olur umarım. 

Uzun aradan sonra yazdığım bu notu bugünlerde beni mutlu eden başka bir şarkıyla bitireyim bari. Akşam görüşürüz güzel oğlum benim. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...