Ana içeriğe atla

Saç mevzusu


Şaşkın bakışlı kurabiyem günaydın. Bu sabah yine lanet olası bir pazartesi :) Tatil bitti. Okul var. Bu sabah diğer sabahlardan farklı olarak okula seni annen ile birlikte bıraktık. O bugün izin aldı. Öğleden sonra seni pedagoga götürmek için randevu almış. Okul konusunu anlatırken bahsetmiştim; biraz erken başladı okul hayatın ve seneye tam 5.5 yaşında ilk okula başlamış olacaksın. Buna hazır olup olmadığını merak ediyoruz. Hazır olmadığın için yapabilirliğini aşan durumlarla karşılaşırsan okuldan soğuyabileceğinden dolayı tedirginiz. Ama hazırsan da bir yıl kaybetmeni istemiyoruz. Çünkü bir kez daha ana sınıfı okumaktan da sıkılırsın diye düşünüyoruz. Bu yüzden uzman görüşü almaya karar verdik. Genel gelişimin ve okula uygunluk durumunla ilgili fikir alacağız. Okullar da bu konuda yorum yapıyor ama kaderimizi sadece onların yorumlarına bağlamak istemiyorum. Neyse bu sabah annenin de seninle okula gelmesi, dün aldığın pedallı araban, ki sabah yolda ona "nitro" adını koyduk, bugün yüzme dersinin olması, okuldan erken çıkacak olman gibi bir sürü güzel şey bile sabah okula giderken yeterince neşelenmeni sağlayamadı. Alışacaksın inşallah şu okul rutinine :) Neyse konumuz pedagog ziyaretimiz değil. Dağılmayalım.

 Ben de yazılarıma ara vermeden devam edeyim derken, resimlerinin içindeki berber fotoğrafını görünce ailemizin temel meselelerinden biri olan Doruğun saçlarını yazmaya karar verdim. 

Sen resimlerinden de göreceğin üzre, kumral bukleli ve pamuk gibi yumuşacık saçlara sahip bir bebektin. Bayılıyordum saçlarına. Yazın rengi açılıp iyice sarıya çalar bir kumrala dönüyordu. Benim saçlarımla meselem üniversiteden sonra bitti. Ortalama bir dağ keçisinin sertliğinde ve renginde olan saçlarımı artık sadece 3 numara kısa kestirince bir şeye benziyor. Oysa gençliğimde öyle miydi. Kıvır kıvır saçlarım vardı. Bonus reklamlarında oynayan tipler gibi oluyordu uzayınca biraz ama hiç uzatamıyordum ki. Zahmetli işti. Benim çocukluğumda saçlarımiz gür çıksın diye sık sık saçlarımızı sıfıra vurdururlarmış. Ne kadar bilimsel bir gerçek bilemiyorum ama gürlüğü ile ilgili 35 yaşına kadar bir sıkıntım olmadı. Ayrıca bu saç işi genetik bir olay. Ne kadar iyi bakarsan bak kelliğin egemen olduğu bir familyadan geliyorsan saçlarla ilgili uzun vadeli hayaller kurmamakta fayda var. Eski resimlerimize de baktım bir ara. Benim tipim sana benzese de saçlarım o zaman bile tiftik keçisi gibiymiş sanki. 

O yüzden uzun süre saçlarının kesilmemesi için ayak diredim, gösteri yaptım, açlık grevine girdim. Ama 27 ay dayanabildim. Yalnız da değildim. Anneannen de saçlarını kestirmemizi istemiyordu. Ama annen uzun süredir darbe girişimi içindeydi. Onun da temelde gerekçeleri sana olan düşkünlüğünden kaynaklanıyordu. Uzun saçları yüzünden çok terliyor, hasta olmasın, saçları gözüne girip rahatsız ediyor biraz kısaltalım derdi. 
Bir de sen çok güzel bir bebektin. Yüz hatların, gülümsemen, bakışların... Saçlar da uzun olunca bazen çevreden ne şeker kız lafları duyduğumuz oluyordu. :) Çok bilmiş komşularda yavaş yavaş saçlarınla ilgili yorumlar yapmaya başlamıştı. "Bu saçları uzun ya çocuğun, o işte iyi beslenmesini engelliyor, büyümesini geriletiyor" Yani bütün kızlar az mı gelişmiş demek istiyorlardı. Hepsinin saçı uzun. Ben takılmıyordum bu hurafelere fazla.

Ama dediğim gibi 2 yaşını henüz doldurmuştun. Artık minik bebeğimiz küçük bir erkek çocuğuna dönüşüyordu. Annen yüzü gözü açılsın çocuk biraz rahat etsin diye bastırmaya devam ediyordu. Sonunda ben de daha fazla direnemedim. Ama anneannene söylemedik saçlarını kestireceğimizi. 2011 Mayıs ayının 28inde puslu bir Cumartesi akşamında saçlarının bir kısmına veda etmek zorunda kaldın. Bu kadar dramatize ettiğime bakma ucundan azıcık gitti.




Çocukların bazılarında tırnak kesme, saç kesme, kaka yapma v.s. gibi şeyler ilk kez yaşanırken çocuklar vücutlarından onlara ait bir şey alındığı gibi bir algıya kapıldığından problemler yaşanabiliyormuş. Biz de nasıl bir şey yaşayacağımızı bilmiyorduk. Bende mahalle berberi yerine, otuz küsür yıllık hayatımda bir kez bile girmediğim şu lüks kuaförlerden birine götürdüm seni.  Hani pahalı ya daha iyidir diye :) İsmini doğru hatırlamıyor olabilirim ama Ümraniye Carrefour içinde Mehmet Tatlı diye bir salondu. Annenle ikimiz seni ilk kez berber koltuğuna oturtacaktık. Artık gözlerine giren saçlarına, sadece şekil vermesini, çok kısaltmamasını istedik kuaförden. İlk gerginliği eline tutuşturdukları su spreyi ile atlattıktan sonra sorun çıkarmadın kuaföre :) Ama her yerinde kesik saç parçaları ve kaşıntı hissinden de çok memnun değildin. Bunu anlatmayayım. anlatılmıyor zira. Kendin izle ilk kuaför maceranı.



O ilk makas darbeleri aslında bizim saçlarınla ilgili tabumuzu da yıktı. Eski direncim kalmadı. Aralık ayında sanırım okuldan da gelen öneriler doğrultusunda saçlarını kısa kestirmeye karar verdik. Kankin Tuna'nın saçlarını E-Bebek adında bebek ürünleri satan bir mağazanın çocuk kuaföründe kestiriyorlardı. Memnunlardı da. Bizde oraya gitmeye karar verdik. Ve ilk radikal saç kesimin orada oldu. Kuaför işini biliyordu ve iyi iş çıkardı. Bir de bittikten sonra jöleler waxlarla sana dergideki bebek modeller gibi bir hava verince çok keyiflenmiştik. Ama en belirgin his o saçlarla bambaşka bir çocuk olarak görünmendi. Saç gerçekten çok değiştiriyor simayı. Birden bebeklikten çocukluğa geçtin gözümüzde. Bu aşağıdaki resimde o günden. Yerim seni yakışıklım benim. 



Kısa dediysek bu kadar kısa işte. 3 numara değil. Ama o saçlar öyle durmadı tabi. Yıkayınca bu resimdeki kadar havalı olmuyordu. Kafana bir sürü kimyasal sürmediğimizden olsa gerek. Bir süre daha kestirmedik saçlarını sonra. Uzun halini özleyen ben yine ayak diredim. Hatta bir kere daha e-bebekteki kuaföre gidip saçlarını kestirdiğimizi hatırlıyorum. Başka bir kuaför kesti saçlarını bu kez. Önlerini o kadar kısalttı ki adamı öldüresim geldi. Çok canım sıkılmıştı. Sanki kökü sende değilmiş gibi. Sonra anladım ki mekan çok önemli değil ehil ellerde olmak lazım kuaförde. Bir daha hep Mehmet Tatlıya götürdüm seni.






 Ama o da az buz para değildi hani. Kuaföre, dişçine ve doktoruna verdiğimiz paralarla sana araba alırdık bak :) Annen, "götür senin berberine işte" dese de ben e-bebek fiyaskosundan sonra risk almak istemedim. Yine bir Mehmet Tatlı ziyaretimizde saçların çok uzamıştı ve zaptedilemez durumdaydı. O halini ve sonrasını çekmiştim. aşağıda sana anlatmaya çalıştığım o değişimi kendi gözlerinle görebilirsin. Sokak kedisi ile ciğerci kedisi :)




Bu saç işi sen dış görünüşünle ilgili tercihler yapana kadar bizim kontrolümüzde gelişti. Sonraları sana sormaya başladık. Bazen kısa bazen uzun saç istedin. Şimdilerde benim berberime gidiyoruz birlikte. Bir koltukta ben bir koltukta sen. Hiç de üzmüyorsun babanı. Usluca bitene kadar bekliyorsun. 

Son gidişimizde okul çıkışında götürmüştüm seni. Biraz uykusuz olmandan sanırım uyuklamıştın koltukta. Gerçi benimde berber koltuğunda hep uykum gelir. O görüntüler de aşağıda. Uyuklamanda saç kurutma makinasının da etkisi var tabi. Sen küçükken uykuya dalamadığında yanında saç kurutma makinasını çalıştırmıştık. O çıkardığı ses uykunu getiriyordu. Hatta bir kere makinayı bozmuştuk. 



Yine bizim zamanımızda okullarda saç konusu disiplin talimatına bağlıydı. Öyle artis gibi gidemiyorduk. Amerikan traşı diye popüler bir kesim vardı. Amerikan askerleri gibi kestirirdik saçlarımızı. Şimdiki okullar daha esnek bu konuda. O yüzden artık bir genç olduğun için saç konusunda tercihi sana bırakmaktan yanayım. Rastalı olmada da yıkması zor oluyor, kokuyor babacım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...