Ana içeriğe atla

Season 01 Episode 02 : Dünya Anaokulu


Sabah sabah çok güldüm sana yavru. Oyuncak günüydü bugün. Pek bir heyecanlıydın okula giderken. Yanına aldığın beyblade'ini arkadaşına göstermek için öğretmeninden izin isterken sesin içine kaçtı :) Mum gibi yapmış Arzu Hanım seni. Neticede sadece göstermek için izin alabildin. Oyuna izin çıkmadı. Ben de bugün sana okul yazı dizimizin ikinci bölümünü anlatayım dedim.

2012 yılının Nisan ayında malum tatsızlıklarla seni Öyküm Anaokulundan alınca o yıl için yeni bir okul arayışı içinde olmadık. Zaten yaz aylarında yapacak çokça alternatifimiz oluyordu. Biz işte olduğumuz sürede ise sen sitenin bahçesinde yaşıtlarınla doya doya çocukluğunu yaşıyordun zaten. Kimsenin durumdan bir şikayeti yoktu.

Yeni eğitim yılı başlamak üzereyken okul işini tekrar konuşmaya başladık. Bu kez 1 koca yaş daha büyük olduğun için önceki yıl seni okula yazdırmadan önce yaşadığımız tedirginlikler de azalmıştı. Öyküm dışındaki eve yakın alternatifleri araştırmaya başladık. Ama okul seçimi çok zor. İleride baba olduğunda dediklerime hak verirsin. Her gittiğimiz yerde senin için ne kadar harika bir yer olduğunu anlatıyorlardı. Ama bu işi yaşamadan yorumlamak yalanmış onu da zamanla anladık. Her okulla ilgili iyi ve kötü yorumlar vardı. Kararsız kalıyorduk. Ve devreye ister istemez tavsiyelerle yaşanmış tecrübeler girdi. Aile dostumuz Ersan amcanlar kızları Derin'i Dünya anaokulu diye bir yere göndermişler ve genelde okulla ilgili hep olumlu yorumlar yapıyorlardı. Gidip okulu yerinde görelim dedik. Okul senin eski okulun olan Öyküme birkaç sokak uzaklıktaydı. Mesafe olarak bir dezavantajı yoktu. Annenle yaptığımız okul ziyaretinden okulun fiziki yapısı ile ilgili olumlu düşünceler ile ayrıldık.


Diğer tüm okullarda olduğu gibi fazla samimi ve yapmacık pazarlama tavırları burada da vardı tabi. Başlarda okul seçimimize etkisi olmasa da daha sonra uyguladıkları PYP adındaki programın gelişimin için iyi bir yol olduğunu öğrendiğimde mutlu olmuştum. İçeriğinin doğruluğu konusunda birebir yaşamadan fikir sahibi olmasam da izledikleri yok konusunda memnundum.

Öğretmeninin adı Handan Şara idi. Çok ilgili sevgi dolu biriydi. İyi bir elektrik yakaladığınızı düşünüyorum. Çekmeköydeki askeri bölgeye paralel sokağa bakan 4 katlı, okul olmak amacıyla inşa edilmiş bir binaydı. İçinde kaydırakların ve oyun parkının olduğu küçükçe bir bahçeden lobiye giriliyordu. Bekçisi tonton güler yüzlü bir amcaydı. Severdim onu. İlk katta karşılama lobisi, okul sahibinin ve rehberlik öğretmenin odasıyla sizin oyun salonunuz vardı. Senin sınıfın ikinci kattaydı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama kelebekler sınıfıydı sanırım.  Teras katında ise çakma bir gözlem evi ve kızılderili köyü konseptli açık bir oyun alanı vardı.



Diğer okulunda olduğu gibi burada da sabahları kalkmak ve okula gitmek sana kabus gibi geliyordu. Her ne kadar artık daha sıkı arkadaşlıkların olsa ve daha rahat sosyalleşebilsen de okul işine çok ısındığını söyleyemem. Haftada bir havuz gününüz vardı seni heyecanlandıran. -1nci kattaki butik havuzda yüzmeni geliştiriyordun biraz. Onu da kış geldiğinde yok ısıtıcı bozuk yok ilaçlamada sorun var diye ayda bire indirmişlerdi. Önceki okulundaki gibi tiyatro müze gezileriniz oluyordu. Hatta bir keresinde Migrosa alışverişe gitmiştiniz hep beraber. Birazdan arşivden bir kaç resim seçip eklerim yazıya. Buldum bir resim. Bak bu senin ilk sanat eserin. Hatta bir kaplumbağa terbiyecisi deneyimin de var bu okulda. 


Buradaki maceran, araya antibiyotiklik hastalıklar girmediği sürece dönem sonuna kadar sürdü. Öykümdeki gibi gitmeye ayak diremedin. Sadece okul sahibi son 15 günlük eğitim dönemi için tam ay parası isteyince Haziran sonunda dönemin bitmesine 14 gün kala o yıl için okul hayatını noktalandırdık. Yıl sonu müsameresine katılmanı çok isterdim ama okul sahibi kasiyer zihniyetli kadının tutumuna çok sinir olmuştum. Zaten bir sonraki yıl artık ilkokulu da okuyacağın okulu seçmek ve okula alışman için seçtiğimiz okulun ana sınıfına göndermek niyetindeydik seni. Hatta işin komiği bu okul sahibi Dünya Anaokulu diye kıçı kırık butik okulunu son bir iki ay içinde Dünya Kolejine çevirmeye çalıştı. Sizin kat inşaat alanına döndü. Bazı öğrencilerin sınıfı değişti v.s. Sürekli Almanya'dan getirttiği organik masa sandalyeleri anlatıp duruyordu. Hatta yıl onu bizi toplantı diye okula çağırıp yeni kolejlerini tanıtmışlardı. Nezaketen bir görüşme yapıp sana eğitimin için yeni bir okul arayışına başlamıştık tabi. Dünya Anaokulunda senin adına minnettar olduğum tek insan sınıf öğretmenin Handan hanımdır. Seni çok severdi. Hatta okulunu değiştireceğimi söylediğimde de çok üzülmüştü. Ayrıca esmer orta yaşlı bir rehberlik öğretmenin vardı. Bir kaç kez sohbet etme şansımızın olduğu. O da güzel bir insandı. Güvenlikteki güler yüzlü amcayı da unutmayalım. 

40-50 kişilik bir sinema salonları vardı üst katta. Hatırlarsın belki. Veli toplantılarını ve ne kadar iyi bir okuluz bakın seminerlerini orada yapıyorlardı. Bir kaç kez davetle gidip biz de katılmıştık. Ama benim anılarımda iz bırakan iki olay var o salonla ilgili. Birisi senin sarı, şeker gibi bir muz olduğun yıl sonu branş gösterin, bir diğeri ise bana Buz Devri ile ilgili aşinalıklarını anlatmana neden olan sinema günlerin. 





O dönemler okulda yaşadıklarını hiç paylaşmıyordun. Ağzından kerpetenle laf alıyorduk. Seninle ilgili tek veri okulda olanları not aldıkları günlük takip defterindi. Onu yedi bunu yemedi, şu dersleri yaptık, yarın şunları yapacağız v.s. 










Şimdi dönüp baktığımda Dünya Anaokulu ile ilgili kötü bir anımız da yok aslında. Orada hayatına pozitif katkısı olan herkese özellikle Handan Öğretmenine teşekkür edelim babacım. 



Bu akşam eski iş arkadaşlarımla rakı sofrası kurduk. Şu anda bu yazıyı tahmin ediyorum 3-4 derece civarında bir havada balkonda yazıyorum. Bir yandan da uzun zamandır kurtulduğum ama son bir iki aydır tekrar kapıldığım bir fenalığın neticelenmesi için motive olmuş durumda kapanan gözlerle monitöre bakıyorum. Akşam seramik kursun vardı. Saat 6 gibi seni okuldan ben aldım. Arkadaşlarım ile çıkmak istiyorum diye müseade istedim senden. Bir seferliğine ama tamam mı diye izin verdin. Teşekkür ederim :) 11 gibi geldim eve. Geldiğimde çoktan bizim yatağımızda uyumuştun bile. Okul dönüşü bir haftadır hasretle beklediğin Need For Speed:Most Wanted oyununu sana verdim. Senin tabirinle fit for spit. Annenden öğrendiğime göre oyunu PS3'e takıp kurmuş, ardından da epey oynamışsın. Akıllı bıdığım benim. Yarın sabah dikilirsin yine 8 de. Ve ben sana söz veridiğim gibi istediğin kadar oyun oynayacağım seninle. Ama şimdi gözler kapanıyor. Yarına enerji biriktireyim biraz.  Yani bu yazı burada biter. Sana eski arkadaşlarının resimleri ile iyi geceler diyeyim.

Not : Başının belası bir Nisa Nur vardı. Sürekli kavga ediyordunuz. Birde meşhur Kerem Darçın , Kerem Mandev, Kayra aklımda kalmış.   


  









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...