Ana içeriğe atla

Yarışçı-1


Bu sabah uyandığımda çoktan uyanmış ama yatakta tembellik ediyordun. Anneannen başında sana artık yüzünü yıka diye dil dökmekle meşguldü. Neyse günlük rutinimizi kısa sürede bitirip arabayla okula doğru yola çıktık. Öğretmenler günü Pazar gününe denk geldiğinden okulda bugün öğretmenler günü kutlaması olacakmış. Bu yaşadığın 3ncü öğretmenler günü olmasına rağmen konuya nasıl bu kadar yabancı olduğuna şaşırıyorum. Dün aldığımız çiçek ve çikolatayla öğretmenine günaydın dedikten sonra Öğretmenler gününü kutlamalısın dediğimde "doğum günü müymüş" dedin :)) Kafan nasıl çalışıyor ben çözemedim. 

Okul yolunda Oscar isimli minik kertenkelenin hikayelerini izlemeden duramıyoruz. Her sabah minik bir çöl kertenkelesi ile tilki, çakal ve akbabadan oluşan beceriksiz bir çetenin çekişmelerini konu alıyor. Ben de çok seviyorum onları izlemeyi.


Bu sabah da onları izlerken biraz mola verdik. Okula gitme konusunda son bir kaç gündür artan isteksizliğin hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyordum. Neden okula gitmek istemiyorsun babacım dediğimde, "neden okula gitmek zorundayım? " diyerek soruyla cevap verdin. Ayıkla pirincin taşını. Tane tane anlatmaya çalıştım. Sevdiğin arkadaşların olduğundan, orada güzel aktiviteler yaptığından, yeni şeyler öğrendiğinden başlayıp, yaşamak için para kazanmalıyız noktasına geldim. Bunun için bir mesleğimiz olmalı. Meslek sahibi olmayı okulda öğreniyoruz dedim. Sen ne olmak istiyorsun ilerde diye sorduğumda gelen cevaba şaşırmadım.
-YARIŞÇI-

Ben küçükken pilot olmak, biraz büyüyünce öğretmen olmak istemiştim. Annenin küçükken temizlikçilik alanında kariyer yapmak istiyormuş. Yani çocukların küçüklüğünde gerçeklikten uzak hayalleri olması normal. Gönül isterdi ki bunlar hayal olmasın. İsteyen çocuk pilot, isteyen ressam, isteyen balıkçı ya da temizilikçi olsun. Ama öyle olmuyor. Yaşamak için popüler olana ve kabul görene yöneliyoruz istemeden. Bana küçükken Endüstri Mühendisi olmak ister misin büyüdüğünde diye sorsalar alık alık bakardım muhtemelen. Gerçi bugün yaptığım işte mühendislikle ilgili hiç bir kazanımımdan faydalanmıyorum o da ayrı bir konu. 

Erkek çocuklar yapı gereği biraz daha aksiyonu bol işlerle ilgileniyor. Üstüne ben de yapabilirliğini arttırmak için seni sürekli bu tür şeylere teşvik ediyorum. Başardıkça öz güvenin gelişsin, kendine inan diye.  

Yarışçı olmak istemene şaşırmadım çünkü sen bebekliğinden beri direksiyonlu gidonlu oyuncaklarla büyüdün. Erken diş çıkardın, erken emekledin, erken yürüdün. Belli ki sabırsız bir çocuk olacaktın. Bu mizacın annenle bana benziyor kesinlikle. İkimizde tez canlıyız. 

Senin deyiminle "Alise" teyzenin kızı Elif ablan Amerika'da okumaya gitmişti. Her haziran anne hasretine dayanamayıp Türkiye'ye geliyor. Ancak geliş tarihini bize bildirdiğine pişman oluyordu. Biz Elif gelmeden önce Amazon.com diye bir alışveriş sitesine dadanır senin için ona bir sürü sipariş verirdik. Türkiye'de hem her şey bulunmuyordu hem de bulabildiklerimiz de pahalıydı.  Amazon muhtemelen senin gençliğinde de var olur. Elif dönerken bir bavulu mutlaka bizim siparişlerimiz ile doldururdu. Teşekkürler Elife lafı geçmişken. Bu detayları ilk bisikletinin hikayesine girizgah oluştursun diye yazdım. 

Meydan alışveriş merkezinde bir çocuk görmüştüm 3 yaşlarında falandı. İki tekerli pedalsız bir tahta bisikleti badi badi kullanıyordu. Ayaklarıyla yere basıp hızlanıyor sonra dengede gidiyordu. Sordum, araştırdım. Baktım buna gavurlar "balanced bike" diyorlarmış. Küçük yaşta denge gelişimi, motor becerileri için özellikle iskandinavlar bunu çocuklarına ilk bisiklet olarak alırlarmış. Early Rider diye bir marka buldum. Çok havalı tahta bisikletler yapıyorlardı. 
Türkiye'ye parasını versen bile göndermiyorlar kargo seçeneğinde Türkiye yok. Bu tarz bisikletler de henüz Türkiye'de satılmıyor. İmdada Elifcim yetişti. Bu adamların yeri İngiltere'de. Ordan Amerikaya sipariş ettik. Elif gelirken de demonte olarak valize tıktı getirdi. Bu eziyete değer miydi baba deme değdi valla. 2.5 yaşındaki minik oğlum bildiğin iki teker bisiklete biniyordu. Bana ve sana verdiği mutluluğa defalarca değdi. 


Ayrıca bu bisiklet sayesinde hiç denge tekeri kullanmadan pedallı bisiklet kullanmayı öğrendin. Çevrende senin yaşında bisiklete bineni geçtim senden çok büyük çocuklar bile arkada iki denge tekeri olan bisikletlere biniyorlardı. Eninde sonunda bütün çocuklar öğreniyor tabi bisiklete binmeyi. Yüzme gibi. Ama sen erken çocukluk zamanında bile doya doya tattın bunu. Hatırladıkça mutlu oldum şimdi yine.  


Sonraları giderek yayıldı bu denge bisikletleri. Hatta yerli taytay diye bir marka çıktı. Başka bir sürü ithal ürün girdi piyasaya. Şimdi arasan her yerde var.  Küçük ve hafif olduğu için gittiğimiz her yerde yanımıza alıyorduk. Yine Elif teyzene getirttiğimiz McQueen ve Paul Frank kasklarınla birlikte yangında yanımıza alınacak ilk üç eşyadan biri olmuştu. 


Başlarda haraketli olsanda süratli değildin. Oynarken seni takip edebiliyorduk. Bisikletten sonra ayaklar yerden kesildi. Sitenin içinde yakala yakalayabilirsen Doruğu. Arabalar da var ya sitede aklımız çıkıyordu. Önüne bakarak giden biri olmadığın için. Bisiklete binerken de scooter kullanırken de ne kadar hızlı olduğunun önemi yok genelde aval aval etrafını izliyorsun :)


  Hafızam beni yanıltıyor sanırım. Bisiklete bindiğinde 2-2.5 yaşlarında olduğunu hatırlıyorum. Resimlerin tarihlerine videolara baktım. Bisikletini biz sen 19 aylıkken almışız. Aşağıda bisikletinle olan resmin ve ilk bisiklete biniş tarihin olan 02.10.2010'dan. Tombalak yanaklarını yerim senin.


 Malı kıymetli adam değilsin vesselam. Aynı babana çekmişsin bu yönden. Annen ikimize de kızıyor bu konuda. Bisikletin eskidi tabi bir süre sonra. Bir ara bisiklet ayrı yere ön tekeri ayrı yere gidiyordu. Bir vida uydurup tamir etmiştim. Uzun zamandır yeni aldığımız bisikletin yüzünden yüzüne de pek bakmıyordun. Evin bir kenarında zamanı geçmiş hüzünlü bir oyuncak oldu gözümde. Bir ara hatıra olarak saklayayım dedim. Belki senin çocuğun da ona biner, belki ileride depodan falan çıkarıp dokunduğunda mutlu olursun diye. Sonra bu saçma ruh halinden hemen kurtulup sattım. Yaşanmışlıkların hepsini biriktiremeyiz neticede. Ev eskici dükkanına dönüyor sonra. Eskiyi yad ederken şimdiyi kaçırmayalım. Tadında olsun değil mi ? 

Neyse bu oyuncaklarına başladım mı konu bitmez. Şimdilik burada bırakayım. Sonra bu yarışçı yazı dizisine devam ederiz. Bugün cuma ve tatile girdin. Bayram ediyorsundur şimdi. Ama akşam sana hoşuna gitmeyecek bir haber vereceğim babacım. Ne yazık ki yarın tüm gün şirkette olacağım. İş var. Ama akşam cimbomum maçını izleriz beraber. Uslu durursan bira şişesinin dibinde kalan son yudumları paylaşırım seninle. Şaka şaka annen keser beni. Söz yarınki ayrılığımızın acısını pazar günü çıkaracağız. Tüm gün sen ne istersen onu yaparız. Öptüm bay. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Elmyra Duff

Uzun zamandır bir köpeğimiz olsun istiyorum ben. Her fırsatta söylerim annene. Annen köpeklerden çekinir. Köpeklerden hoşlanmaz diyemem sadece uzaktan sevmeyi tercih eder. Yanlarına sokulmaz, hatta bir köpek ona doğru yaklaşırsa genelde kaçacak delik arar. Bu yüzden köpek besleme sevdası bahçeli bir evimiz olana kadar rafa kaldırılmıştı. Ortaköy'de oturduğumuz zamanlarda kendimize ait bir kedimiz olmuştu. Mısırdı adı. Ona bakıp büyütmek bile ciddi sorumluluk istiyordu.Sonra anneannene devrettik o sorumluluğu. Kendimize zor bakıyorduk o zamanlar. :) Hayvan sevgisinin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü olduğu, evde evcil bir hayvan ile birlikte büyümenin çok olumlu katkıları oluğunu duyuyoruz, okuyoruz. Ama hali hazırda apartman dairesinde yaşarken, hakkını vererek evcil bir hayvanı sahiplenmeye hazır olmadığımızı ben de kabul ediyorum artık. Bahçeli bir eve geçersek ilerde ilk işim bir köpek almak olacak ama. Çünkü sen de benim gibi bayılıyorsun köpeklere. Şimdiye kadar tatsız b...

İlk Karşılaşma

B u notları tutmak için geç kalmışım belli ki. Hamileliğin öncesi ve sonrasıyla 15 aylık bir zamanı, birkaç nota sığdırmak tahmin ettiğimden de zor oluyor. İlk aklıma geldiğinde bu işe başlasaydım daha iyi olurdu belki. En azından bir yerlere not almalıymışım. Doğuma kadar birbirimizle, doğum sonrası Doruk'la o kadar meşguldük ki bir günlük tutmaya ya da herhangi bir hobiye ayıracak zaman ne yazık ki hiç olmadı. Son yazıda kaldığım yer hamileliğin sekizinci ayıydı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, sona yaklaşan hamileliğin hediyesini beklemeye başlamıştık. Zaman azaldıkça heyecanımız da artıyordu. Son trimester de rutin kontrollerin aralığı 15 güne inmişti. Bizim de doğumu yapacağımız hastaneye karar verme zamanımız gelmişti. Aslında iki alternatifimiz vardı. Ya John Hopkins ya da Tekirdağ Devlet Hastanesi. Çok alakasız göründüğünü biliyorum. İlk tercihimiz Suzan'ın laperoskopi ameliyatını yaptırdığımız modern bir hastane olan John Hopkins'ti. Ancak Doğum Tekirdağ Devlet Hast...

Iyiligi Kalbınden Tasan Kuzu

Yepyeni bir yılın günlerini birlikte tüketmeye başladık bile oğlum. Çok şükür. Özellikle bu yılbaşı eğlenceli ve huzurlu geçti. Bir yılbaşı gecesine yakışır biçimde kar yağdı. Ben zaten yarım gün için işe gitmeyi manasız bulanlardanım. Kar da gitmeme izin vermeyince Perşembe'den Pazara 4 günlük bir yeni yıl tatilimiz oldu.  Yılın son günü neredeyse tüm gün dışarıda karla oynadık. En sevdiğin şeylerden biri. Evde "Bu sene mutlaka gideriz" diye her zaman tam takım kayak kıyafetleri bulunduruyoruz :) Kar topu oynamaya çıkarken kayak kıyafetlerimizi giydik. Üşüme ıslanma riskini azalttık böylece. Bütün çocuklar bahçedeydi. Kimi kartopu oynuyor, kimi kardan adam yapıyordu. Biz ve bir kaç kişilik proje ekibi ise iglo yapmaya karar verdik. Kamyonunun kasasında kiremit haline getirdiğimiz karlar ile igloyu inşa etmeye çalıştık. Ama tahmin ettiğimizden daha zor ve uzun sürecek bir uğraşmış. Sen minecraft evi yapıyoruz diye kendini ve diğer çocukları motive etmeye çalışs...