Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

10 Aylık Davşanım.

Tatlı şempanzem dile kolay 10 koca ayı geride bıraktık. Her geçen gün daha da sevimli oluyorsun. Yavaş yavaş kişiliğin de oturmaya başlıyor. Artık istediğin birşey olmayınca ağlama silahını kullanmayı öğrendin. Yemek yemek istemediğinde biraz ısrarcı olursak, kucakta kalmak istemediğinde kucakta tutarsak, al beni kucağına dediğinde dönüp gidersek, kurcalamak istediğin bir şeyi sana vermezsek şiddeti yavaş yavaş artan huysuzlukların artık günlük sıradan olaylar. Ben bebek olsam bu tür durumlarda kıyameti koparırdım. Neyse ki sen çok uslu bir bebeksin. Bu nedenle her türlü kaprisini keyifle çekiyoruz. Artık televizyon izleme sürene sınır koyduk. Televizyon karşısında çok fazla zaman harcıyor ve açıkken bütün dikkatini televizyona odaklıyordun. Top patlasa dönüp bakmıyordun desem yeridir. Şimdi sadece biz izlediğimizde sen de yanımızdaysan izliyorsun. Genellikle BabyTV ya da müzik kanalları açık kalıyor. Ritmik bir bünyen var. Melodilere vakit kaybetmeden poponla ayak uyduruyorsun :) Ama ...

Sana PlayStation Aldım :)

B abacım sana PlayStation aldım. Henüz arkadaş çevresi edinmek için çok küçüksün. Akşamları biz gelene kadar bütün gün nanni ile evdesin. Havalar soğuduğu için dışarı gezmeye de çıkamıyorsun artık. Evde sıkılma diye Erşan abine Kanada'dan PS3 sipariş ettim. Gelince kurup oyunu açtım sana. Ama dönüp yüzüne bile bakmadın. Sanırım doğru oyuncak seçmede çok başarılı değilim. Ve hatalarımın bedelini kendim çekiyorum. Eee o kadar fedakarlık da yapalım değil mi ? Verdiğimiz para boşa gitmesin diye kendimi cezalandırıp sen uyuduktan sonra bütün gece PS3 le ben oynuyorum. :)) Bu işin şakası. Annene de böyle söyledim, belki yırtarız diye. Ama yemedi. Olsun. Her erkeğin yemek yemek ve barınmak kadar doğal ve öncelikli ihtiyacı PlayStation.  Uzun zamandır türlü şirinliklerle hediye olarak almayı beklesem de, annene "doğum günümde bana PlayStation alsana" demek içimden gelmedi. O acıyıp alır bir gün diye bekledim ama acımadı :)) Neyse Kanada'dan ucuza alma fırsatını bulunca kaçırm...

Ömre Bedel "AN"larım.

Akşamları uyku saatine yakın zamanlarda seni kucağıma alıp evin içinde gezintiye çıkardığımda, ellerini omuzlarıma atıp yanağınığını yanağıma dayayıp etrafı izlemene. İşten eve geldiğimde daha ayakkabılarımı çıkarırken beni görüp koşar adım emekleyerek bana koşmana, seni kucakladıktan hemen sonra sıkılıp yere indirmemi istemene. Seni uyutmaya çalıştığımızda kendi kendine ninni söylemene.  Kucağıma almadan gülücükler attığın halde kucağımdayken yüzüme bile bakmamana, hatta yüz yüze gelmek istediğimde kafanı çevirip durmana. Farkında olmadan desteksiz ayakta durduğunu anladığında önce mutlu bir gülümseme, ardından düşüşe geçerken korkuyla karışık şaşkınlıktan şekil şekil olan yüzünün komik hallerine.   Halının üzerinde beğendiğin bir oyuncakla oynarken birden onu ağzına alıp çoban köpekleri gibi ağzında oyuncak evin içini turlamana.  Parkede çorapların kaymasına rağmen bitmek tükenmek bilmeyen bir istekle koltuktan destek alıp kaya kaya ayağa kalkma çabalarına.  Dünya dışı varlıklar oldu...

Gereksiz Tarama

Minik meleğim, uzun zaman olmuş buraya yazmayalı. Bir iki satır karalamak istedim yine. Genellikle, adı üstünde "kayda değer" birşeyler olduğunda kayda almak lazım diye düşündüğümden rutini pek yazmıyorum. Ömrümüz yeterde herşey yolunda giderse bu günce epey uzun bir kitap olacak senin için.  Havalar Aralık ayında görmeye alışık olmadığımız kadar güzel. Pastırma yazı dedikleri dönemi yaşıyoruz sanırım. Havayı koklayan adam bir iki haftaya kış soğukları ve kar yağışının gelebileceğini söylüyor. Yürüme işini o zaman kadar sökersin inşallah da karda yuvarlanırız biraz seninle. Her geçen gün seni zaptetmek daha da zorlaşıyor. Değişik alışkanlıklar edinip bırakıyorsun zamanla. Emekleme faslını hızlı aştın sayılır. Tutunarak ayağa dikilebilecek bir yer bulursan yorulana kadar ayakta kalıyorsun. Hala kucak en favori mekanın ama. Akşam uyku saatin yaklaştığında huysuzluk yaparsan kucağıma alıyorum seni. Hemen yaygarayı kesiyorsun haliyle. Evin odalarını geziyoruz tek tek. Girişt...

9 aylık hallerin ve zaman

9 ayını doldurmak üzeresin babacım. Görünüşünle birlikte huyun suyun da her geçen gün değişiyor. Artık yavaş yavaş birey oluyorsun. Seninle uğraşmak da her geçen gün daha zorlaşıyor. Zor olduğu kadar da zevkli. Şimdiki halinle ilgili bazı küçük detayları yazmak istedim ; Alt değiştirme zamanlarımız eskiden eğlenceydi, şimdi savaş haline geldi diyebiliriz. Alt değiştirme mekanımıza girerken gülücükler atıp keyifleniyorsun. Ama tekrar bezini bağlama ve giyinmeye gelince sıra huysuzluğun sonu yok. 5 saniye hiçbirşey yapmadan aynı yerde durmadığın için kan ter içinde altını değiştirebiliyoruz. Aynı şey elbise giyip çıkarma işleminde de geçerli. Çıplak kalmayı seviyorsun sanırım. Bir de eskiden altını değiştirdikten sonra daha bezini bağlayamadan çişini yapardın sağa sola. Artık daha seyrek başımıza geliyor. Biz mi akıllandık sen mi bilmiyorum. Banyo yapmaya, hala bayılıyorsun. Havalar eskisi gibi olmadığı için banyo yapma sıklığımız azaldı ama banyoda kalma süremizi uzatıyoruz senin için. ...

A-Tİ-KIM :)))

Daha sen mimi minicikken, bırak ses çıkarmayı yavru kedi gibi bile ağlayamıyorken annenle ilk kelimelerinle ilgili şakalaşırdık. İlk önce "baba" derse en iyi okullarda okutucam, bir dediğini iki etmicem derdim. Şayet baba ilk kelime olmazsa trafik ışıklarında Selpak satar diyordum :)  Şaka tabi. En iyi okula falan gönderemeyiz :))) İlk kelimen "baba" olmadı. Aslında buna kelime denirmi bilemedim. Ne demeye çalıştığını tesadüfen farkettim. Bazen manasız görünen hece tekrarları yapıyordun. Ama ilk anlamlı kelimen "atikım" oldu. Biz geride kalan 8 ayda sana pek isminle hitap etmedik. En sık kullandığımız kelime aşkımdı. Şimdi düşününce fark ediyorum aslında. Sen de hard diske kaydetmişsin. Geçen gün sende bana dilin döndüğünce aşkım   dedin. :) Ben söyledikçe sen de söyledin. Seni yerim ben aşkım ...

Çalışınca oluyor...

Minik meleğim. Karşılaştığın her şey senin için ne kadar yeni ve heyecan verici ise, seninle birlikte atlattığımız her evre de bizim için o kadar yeni ve heyecan verici.  Neticede ilk bebeğimizsin sen. Seninle birlikte bir sürü şey öğreniyoruz. Öğrendiklerimiz farklı olsa da ortak bir noktamız var. "Acemilik" Sen hayata, biz ebeveynliğe acemiyiz henüz. Bu günlerde bu bahsettiğim evrelerden birini daha geride bıraktık. Müjdeler olsun. Artık tek başına timsah yürüyüşü yapabiliyorsun. Emekliyorsun.   Önceleri oturduğun yerde devrilmeden durabilmen için etrafına yastıklar diziyorduk. Otururken bile sallanıyordun. Sağa sola devrilmeden oturmayı öğrenir öğrenmez ilk yaptığın şey koca göbeğinin üzerine yatıp yakın bölgelerdeki oyuncaklarını alıp yemek oldu. Daha sonra popoyu havaya dikmeye başladın. Tamam dedik emekleme işaretleri geliyor.  Bir gün seni bıraktığımız yerin 1-2 metre kadar uzağında bulunca "Tüh emeklemiş biz kaçırdık" dedik. Ama kaçırmamışız. Çok geçmeden an...

A (H1N1) - Kötü güncel

S eni nasıl bir Dünya’ya getirdiğimizi düşündükçe endişeleniyorum demiştim. Güncel konuları zaman zaman sana özetleyeceğim demiştim. Güzel birşeylerle başlamak isterdim. Ama maalesef güzeller azınlıkta. Türkiye ve Dünya gündeminin en önemli konu başlıklarından biri Domuz Gribi. Bu yüzyıl, tarihe salgın hastalıklarıyla kazınacak sanırım. Sıtma, Ebola, Aids, Kuş Gribi, İspanyol Gribi, Hong Kong Gribi ve son olarak Domuz Gribi. Aşılarla korunulabilen klasik H1N1 virüsüne gore genetiği farklılaşmış bir virus olduğu söyleniyor. Domuzlarda sıklıkla görüldüğü için adına Domuz Gribi diyorlar. Şimdilerde domuz kelimesi antipatik diyemi bilmem halk arasında bile A tipi H1N1 denmeye başlandı. Geçen yıl Meksika’da ortaya çıktı ilk vakalar. İnsanların bu virüse bağışıklığı gelişmediği için Amerika ve Meksika ağırlıklı olmak üzere dünyada bir sürü enfekte olmuş insan ve ölümle geçen sezonu atlattık. O zaman bize çok uzak bir tehdit olduğu için kimse pek önemsemedi bu hastalığı. Ama grip sezon...

Bizim zamanımızda buralar yemyeşildi Doruk

Doruk ben kendi küçüklüğümü hatırlamıyorum. Küçük kareler kalmış aklımda sadece. Ciddi bir hafıza problemim var zaten. Bu bloğu, ya da senin dijital günlüğünü yazmaya başlamamın öncelikli sebebi de yaşadıklarımı daha iyi hatırlayabilmekti zaten. Bebekliğimi, yaşadıklarımı, o zamanki dünyayı daha detaylı hatırlayabilmeyi çok isterdim. Silinmez kalırsa, ben de üşenmeden yazmaya devam edersem en azından sen hatırlayamasanda bebekliğini ve o dönemi bu yazılarla tekrar yaşar gibi yapabilirsin.  Aklımda kalan kısa anılarda küçüklüğüm, bu günün çocuklarına göre daha sade ve mütevaziydi.  Bizim zamanımızda sanki herşey daha yavaş ve minikti. Beklentiler, mutlu olunası şeyler, hayaller, hatta hayatlar. Tekdüzelikle uyumlu mutluluklar yaşadık biz. Marketten alınan leblebi tozu, birkaç cam bilye, plastik bir topla boş bir bahçe köşesi, TRT1, BMX bisiklet, uçurtma.... Ama o günlerin üzerinden 30 yıl geçti. Hayat her yeni gün o zamanlar hayal bile edemediğimiz bir sürü şey sundu. Herşey hızlandı. H...

29 Ekim

Hiç istemiyorum ama bugün yine kısa süreli de olsa ayrılıyoruz Doruk. Gaddar annen ağlarını geçen haftadan örmüş meğer. En son babalar duyar diye klişe bir espri var dünyada. Bizim evde ise gerçek. Hakkını yememek gerek annen çok planlı bir kadın. Sadece planlarını paylaşmaktan pek hoşlanmıyor :) Türkiye tatil egemen bir ülke. Pek çalışmayı sevmeyiz biz. Bu hafta yine o resmi tatillerden biri var. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Perşembe gününe denk geldi. Önceki gün de yarım gün tatil olacak. Sevgili annemiz Pazartesi, Salı ve Cuma'yı da paket tatil olarak planlayıp seni de yanına alarak Tekirdağ'a gitti bugün. Ben izin konusunda annen kadar şanslı değilim. Öncelikle emzirmediğim için süt iznim yok :) Şirketten izin almaksa Bebekten yalı almak kadar zor. Hal böyle olunca devlet erkanının belirlediği Perşembe hariç paşa paşa işe gitmek zorunda kalacağım. Siz orda ben burda... Hiç sevmedim hiç...  Daha önce de biraz bahsetmiştim. Seni biz büyütüyoruz dersek kuyruklu yalan olur. Hafta...

Yaz Bitmeden

Dedim ya bebekliğin pek durağan geçmiyor. Her fırsatta seni alıp atıyoruz dışarı kendimizi. Artık gezmeye çıkma kavramına yavaş yavaş aşina olmaya başladın galiba. Hazırlık evresinde mutluluktan kanatlanıp havalanır gibisin.  Yazın elveda sinyalleri gelmeye başladı. Güzel havaları uzun bir süre özlemle bekleyeceğimiz için son günleri iyi değerlendirmek istedik.İlerde biz yaşlanınca sen de bizi böyle gezdireceksin bak. 70'ten sonra roller değişiyor nasılsa :) Şimdiden anlaşalım.  Önce Fenerbahçe parkına gittik yürüyüşe. İsmi vesilesi ile parka bir parça alerjim olsa da bu civarda keyifle dolaşabileceğimiz en güzel park. Bu kez arabanda gezmeye pek itiraz etmedin. Önceki gezimizin tümünü kucakta geçirmiştin. Artık arabanın içinde oturabildiğin için oturarak etrafı izlemek konusunda itirazın yok. Yeterki etrafta ilgini çekecek birşeyler olsun. Kargaları kovaladık birlikte. Uçmayı unutmuşlardı sanırım :) Koşarak kaçıyorlardı bizden. Salıncağa bindin. İlk kez demek isterdim ama sanırım ...

Yuva

8 ayını doldurmak üzeresin minik meleğim. Kıpır kıpır, yerinde durmayan bir bebeksin. Yeni yeni emeklemeye çalışıyorsun. Henüz ileri gitmeyi başaramasan da geri geri epey hızlı yol aldığını söyleyebilirim. Ayakların koltukların altına sıkışana kadar tabi :) Bir kaç ay sonra yürümeye başlayacaksın. Koşmak, oynamak isteyeceksin. Dört gözle bekliyoruz. Bilmediğimiz bir dilde şarkılar söylüyorsun. Herkese gülücükler atıyorsun. Eski haline bayılıyorduk ya şimdiki halinin yanında çirkin ördek yavrusu gibiymiş eski halin. Gittikçe sevimli, ısırılası, mıncıklanası birşey oldun.  Bugün günceli paylaşacağım seninle. Biraz dolambaçlı yollardan. Nasıl anlatacağımı tasarlamadım. Olağan akışına bırakayım en iyisi. Bir soru ile başlayalım. Otomobil nedir ? Otomobil, temelde bir yerden başka bir yere gitmemizi sağlayan motorlu, 4 tekerlekli bir araçtır. En temel tanımı böyle yapılır. Ama insanlar için bunun diğer açılımları söz konusu. Bir otomobilin varsa daha konforlusuna takılır göz...

Fanatik

Bugün gazetede küçük bir haber gördüm. 4-5 yaşlarında bir erkek çocukla ilgiliydi. Galatasaray taraftarı, takımınına tutkuyla bağlı, aşırılığı her hallinden belli. Galatasaray'ın maçını izliyor televizyondan. Eskişehirspor ile oynadıkları maçı Galatasaray kazanamıyor ve Fenerbahçe puan farkı ile ligin lideri oluyor. Babası ile telefonda bu olayı konuşan çocuğun psikolojisi derin hasarlı. Kimileri için eğlenceli bu kısa video, seninle ilgili bir yalnışımı görmemi sağladı.   Hepimizin hayatında ilgi duyduğu, tutkuyla bağlandığı sosyal hobileri oluyor. İnsan doğası gereği aidiyet açlığını bir grubun parçası olarak gidermeye çalışıyor. Bir ideolojinin savunucusu, bir takımın taraftarı, bir markanın kullanıcısi, bir cafenin müdavimi olmak gibi. Hatta dinler ve milletleri bir arada tutan şey de temelde bu ihtiyaç. Zayıflıklarına hükmedemeyen biz insanoğlunun yaptığı temel hata, bu aidiyet duygusunu beslerken kontrolü kaybetmek. Bebekleri için eğlenceli bir hobi olarak düşündükleri taraft...

E = m c 2

Minik kurabiyem. Büyüyorsun. Her geçen gün, biraz daha bizden bir parça oluyorsun. Büyüdükçe sen oluyorsun. Her geçen gün seni daha çok sevmek için yeni sebepler veriyorsun. Her yeni güne keyifle, umutla, mutlulukla uyanmamızı sağlıyorsun. Akşamı, seni tekrar göreceğimiz saatleri iple çekmemizi sağlıyorsun. İyi ki nefes alıyoruz, iyi ki bizimlesin, iyi ki bizim küçük meleğimizsin. Seni her geçen gün daha çok seviyoruz.   Bugün minik ailemizi oldukça etkileyecek bir haber aldık annenle. Bizim de pek hazır olmadığımız bu ani gelişmenin şaşkınlığı hala üzerimizde. Tatsız bir olay değil  ama beklemekten başka birşey yapamayız şimdilik. Üçümüz için de hayırlısını dileyelim ve bekleyelim... Bazı şeyler berraklaşınca sana da anlatacağız...  Tatlı rüyalar...