Blogdaki yazılar çoğu zaman hayatının önemli olaylarını kayda alacak... Zaman zaman sıradan şeylerde yazarım belki ama ilklerini özetlemeye çalışacağım genellikle... İlk diş, ilk ateş, ilk kelime vs... İlk tatilde bunlardan biri. Tatil dediğinde insan deniz, kum ve güneş istiyor. Biz son bir kaç yılımızda tatillerimizi onlarsız yapmıştık. Annen, bebeksiz özgür hayatta (burada kastedilen hareket kabiliyeti, yalnış anlama) fırsat bulabildiği kadar yurdışına çıkmak istediği için tatillerimiz sırtımızda çanta, elimizde fotoğraf makinası, müze-kilise gezerek geçti. (Sıradan bir katolikten daha fazla kilise görmüşümdür muhtemelen). Küçük bir bebekle çıkılabilecek türden tatiller olmadığını şimdi daha iyi anlıyor ve annene hak veriyorum. İyi ki onu dinlemişim. Belki biraz büyüdüğünde anne ve babanla yeni yerler görmeye gidersin sen de. En azından hatırlayabilecek bir yaşa gelmen lazım ama hepsini yazamam :)
Neyse konumuza dönelim. Senli hayatımızın bir öncesindeki yaz annen hamile olduğu için tatile gitmemeyi tercih ettik. Hamilelik haberinin gelmesi o kadar uzun sürmüştü ki, seni riske atacak herşeyden kaçınmaya çalışmıştık o zamanlar. Tatil de bunlardan biriydi. Son yılı tatilsiz, önceki 3 yılı da denizsiz geçirince hafif kaynayan tatil aşkımızı seninle birlikte giderebilir miyiz diye düşünmeye başladık.
Annenle ben siyahla beyaz gibiyiz. Aynı şeyi düşünüp istediğimizi tarih sınırlı sayıda kayda geçmiştir sanırım. Tatilde bunlardan birisiydi esasında. Annen denizi sever, ben havuzu (lisanslı yüzücü bir baban olsa da kontrol edemediği şeyleri sevmiyor. Denizden korkarım :)), annen tatilde bile erken kalkar, ben geç kalkmayı severim (ne de olsa tatil değil mi ? Ne zaman tembellik yapacağım ki ? ), annen sunulan tüm imkanlardan faydalanmayı sever, ben bana dokunmayın başka bir şey istemem derim, annen bütün gün istakoz gibi güneşin altında yatmaya bayılır, ben gölgede uyumayı severim, annen kuma bayılır, ben nefret ederim. Gördüğün gibi iki kişilik tatilde bile bulunması gereken bir sürü ortayol vardı. İşin içine bebek girince annen onu ister ben bunu isterimler gitti, yerine Doruk ne ister geldi.
Bebek büyütmek konusunda sınırlı, bebekle tatile çıkmak konusunda hiç bilgisi olmayan biz her zamanki gibi cevabı bebekli arkadaşlarımızda aramaya başladık. Sonrası iyice karıştı. Bir grup muhafazakar korumacı arkadaşımız; ki onlar bebek 40 günlük olmadan atmosfere salınmasına bile karşı olanlardı, "Aman çok problem olur daha ufacık bebek seneye gidersiniz" derken, bir grup arkadaşımız ise "Gidin gidin.. En iyi zamanı şimdi.. Yürümeye başlayınca daha zor. Şimdi yatar yanınızda.." diyordu. Bu arada bu olay gündemde olduğu sıralarda henüz 3 ayını yeni doldurmuştun.
Birçok kaynaktan yapılan araştırma ve fikir alışverişi sonucunda elde ettiğimiz bilgileri kafa kafaya verip değerlendirince, aile meclisinden tatile gitme kararı çıktı. Bu kararda, bizimde fena halde tatile hasret oluşumuzun etkisini sorgulamayalım şimdi :,)
Gidilecek otel sorununu çok araştırma yapmamıza gerek kalmadan tesadüfen çözdük. Arkadaşlarımızdan biri Club Voyage-Sorgun'a rezervasyon yaptırmıştı. Biraz araştırınca gidenlerin çok memnun kaldıkları yemyeşil bir tatil köyü olduğunu öğrendim. Bebekli aileler için de ideal diyordu yorumlarda. E bizde Side'ye daha önce gitmemiştik. Düşündük, taşındık ve Side Club Voyage Sorgun'a gitmeye karar verdik.
Tatile uçakla mı yoksa arabayla mı gidelim ? Yanımıza neler alalım ? Acil bir durum olursa nereye gidelim ? Seni güneşten ve hava değişiminden nasıl koruyalım ? Hepsini hallederken tatilden de keyif alalım... İşte bir sürü soru ile dolu planlama aşamasının ardından tepeleme eşya yüklü bir araba, annen, ben ve nanni ile birlikte ilk uzun yolculuğuna çıktın. Yaklaşık on saat süren uzun bir yolculuk oldu. Keyfin kaçar ve huysuzluk yaparsın diye endişenlenmiştik ama çok usluydun. Yolun büyük kısmını uyuyarak geçirdin.
Tatil köyü beklediğimiz gibi çıktı. Yemyeşil bir ormanın ortasında büyük bir alana yayılmış bir tesisti. Çocuklar için bir cennet sayılırdı. Odamızı kumsala ve havuza yakın istemiştik. Resepsiyon bizi kırmayıp tam istediğimiz gibi bir oda ayarladı. Hepimizin gözden kaçırdığı ufak bir detay dışında. Tam yanımızda açık hava diskosu vardı :)
Ebeveynlik öncesi tatillerimizle hiç ilgisi olmayan bir tatil geçirdik seninle :) Bütün düzenimiz, hatta bioritmimiz bile sana göre ayarlanıyordu. Uyku saatleri, kalkış saatleri, yemek saatleri, güneşlenme ve yüzme saatleri... Nanninin bizimle olması ufak tembellik kaçamakları yapmamıza izin veriyordu neyse ki.
Tatil öncesi aldığımız şişme havuzuna deniz suyu taşıyorduk sabahları. Bir iki saat içinde senin girebileceğin sıcaklığa ulaşınca bayıldığın suyun içine atıyorduk hemen. Keyfin yerindeydi hep. Sadece uykun gelipte uyuyamadığın zamanlar biraz mızmızlanıyordun. Genellikle uslu bir bebektin. Şezlonga uzanıp şaşkın şakın ağaç dallarını izledin.
Rüzgarla haraket eden ağaç yaprakları çok ilgini çekiyordu. Ağaçtan kopardığımız dalları arabana bağlardık bazen. Annen ve nanni bütün itirazlarıma rağmen seni güneşlendirip esmer vatandaş kıvamına getirdiler. Bronz tenli döndün tatilden. Tatilimiz çok güzel geçti. Son gece anne ve nanni Anadolu Ateşini izlemeye gitti. Senle başbaşa kaldık. İyi anlaşıyoruz şimdilik :)
Ben tatil sezonu kapattım ama sen, annen ve nanni ile birlikte ikinci bir tatile gittin. Onu da ayrıca anlatırım. Dönüş yolunu yarıladığımızda kıyameti kopardın. İstanbul'a varana kadar bir iki saatimiz sıkıntılı geçti. Ama o kadar da olsun değil mi ?
İlk tatilinde, ilk kez annenin doğum gününü kutladın. İlk kez uzun bir araba yolculuğu yaptın. İlk kez mayo giydin. İlk kez deniz suyu ile tanıştın. İlk kez güneşlendin ve doğduğundan beri her gün, sana sahip olmanın ne kadar paha biçilmez olduğunu hissettirdin.
Seni çok seviyoruz.
Yorumlar